İsveç'in Koronavirüs'e Karşı Uyguladığı "Toplum Bağışıklığı" Sınıfta Kaldı
İsveç'in Koronavirüs'e karşı uyguladığı "Toplum Bağışıklığı" yaklaşımı, açıklanan oranlara bakılırsa tam anlamıyla "sınıfta kaldı."
İsveç'in Koronavirüs salgınına karşı yaklaşımı,
toplum bağışıklığı olarak tanımlanıyor. Çoğu
Avrupa ülkesinin aksine İsveç, katı bir sokağa çıkma yasağı
uygulamadı, restoranlar, okullar ve benzeri işletmeler çalışmaya
devam etti ve vatandaşların gönüllü sosyal mesafe önlemlerini
uygulamaları istendi. Bu sayede, vatandaşların kontrollü bir
biçimde virüsü kapması ve ardından bağışıklık kazanması
amaçlanıyordu. Ancak ülkenin sağlık yetkililerinin bekledikleri
%40'lık bağışıklık seviyesine ulaşılamadığı gibi,
yeni araştırma sonucuna göre Mayıs ayı sonu itibariyle ülke
nüfusunun sadece %6,1'i antikor kazandı.
Ülkenin toplum bağışıklığı ile ilişkilendirilen tartışmalı
yaklaşımı şu anda pek başarılı gözükmüyor. Ülkenin baş
epidemiyologu Anders Tegnell, başkent
Stockholm'deki kişilerin %40'ının Mayıs sonuna kadar Covid-19'a
bağışıklık kazanmasını beklediklerini söylemişti. Ancak %6,1'lik
oran, kısmi toplum bağışıklığından bile oldukça uzak
gözüküyor.
Toplum bağışıklığı yöntemine göre, nüfusun belirli bir oranına hastalığın bulaşmasından sonra, antikora sahip olan kişiler bağışıklık kazandıkları ve hastalığı yaymadıkları için hastalığın bulaşma oranı ciddi bir şekilde azalıyor. Bu oran farklı hastalıklara göre değişebiliyor. Örneğin kızamık için nüfusun %90'ının bağışıklık kazanması gerektiği hesaplanıyordu.
İsveç'in Koronavirüs kaynaklı ölüm sayısı bu hafta 5.000'i geçti ve bu da kişi başına ölüm oranının komşu İskandinav ülkelerinden ciddi ölçüde daha yüksek olması, hatta Dünya'daki en yükseklerden biri olması anlamına geliyor.