İNCELEME: XCOM Enemy Unknown
Son dönemin en çok konuşulan oyunlarından XCOM Enemy Unknown, gerçekten çok mu iyi?
Eğer bu oyunu yeni duyduysanız, her şey için gerçekten çok geç. Yani kasmamak lazım artık başına geçerim diye... Şaka şaka tamam çok ciddiye almayın; bir an çok geçmişe döndüm de böyle kendimde bir hak hissettim ilk UFO oyununu disketlerden oynayıp, günümüzde yeninden teknolojinin farklı gelişi ile karşımıza çıkmasını bilmeyenlerin oynamamasını... Efendim UFO serisi ilk defa karşımıza 1994 yılında PC DOS formatı, yani disket modeli bir oyun olarak çıkmıştı. Yaşım nispeten küçüktü belki ama o disketleri tek tek kuzenimin bilgisayarına kurduğumuzu dün gibi hatırlıyorum. O zamanlar iki adı vardı: "UFO: Enemy Unknown" ve pek tabii "Xcom: UFO Defense" ki bu Amerika pazarında kullanılan ismiydi. Ne hikmettir ki disketlerin üzerinde biz de kendisini XCOM Defense modeli ile tanımış, benimsemiştik. Ha, dedim ya disketten kurduk diye; zaten devamı yok hikayenin. FIFA International Soccer neyin vardı o ara, işte onları hep attım diye hatırlıyorum. Zaten "Fenomen" isimli dergiye kaptırmışım ya da kaptıracağım kendimi, tam yılını hatırlamıyorum. Kafamda dünya dışı varlıklarla ilgili bin bir yılan dönüyor, in midir cin midir diye... İşte öyle bir anda karşıma, karşımıza çıkmıştı UFO serisinin ilk oyunu. Bir yandan dünyaya saldıran bu garip yaratıkları yok etmek, bir yandan da kendimizi geliştirmemizi sağlayan harika bir yapıya sahipti oyun. Hele bir de uzaylı teknoloji üzerinde çalışmamıza imkan tanıyordu ki sanıyorum birçok oyun severin dikkatini bu yönü çekmişti...
Seri uzun yıllardır bizimle birlikte
Yeter bu kadar maziden konuşma, birazcık da günümüze gelelim. İlk oyunundan günümüze uzun yıllar geçen seri, pek tabii arada boş durmadı ve birçok farklı yapım ile karşımıza çıktı. Yine de bu oyunların hiçbirisi XCOM: Enemy Unknow (XCOM: EU) kadar başarılı olamadı; neden mi? Hah, işte ben de birazdan onlardan bahsedeceğim. İlk olarak XCOM: EU'nun grafiklerine değinmek istiyorum. Aslında grafikler bir oyunda en son baktığım noktadır ama uzun yıllardır görmediğim bir yapımı bir anda bu kadar detaylı bir şekilde karşımda görünce, inanın kendimi toparlamakta bir hayli zorlandım. Malumunuz seri sıra tabanlı strateji ve gerçek zamanlı stratejiyi harika bir şekilde harmanlamış bir yapım. Bu farklı oyun yapısında ise günümüze kadar çıkan oyunlarda detaylı grafikler görmek genelde hep zor olmuştur. O yüzden çevre detayları, çevre ile etkileşim, yıkılabilir objeler, patlamaya müsait araçlar, patlama sonucu yıkılan ve bir süre sonra kafanıza çöken binalar gibi envai çeşit oyun içi animasyonlar ile karşılaşmak beni benden aldı ve evet, az önce saydığım her şeyi bu oyunda bulmak mümkün. Belki karakter animasyonlarımız sınırlı ama bu pek tabii oyunun tarzından kaynaklanan bir durum. İşte yapımcı ekip bu donukluğu daha önce hiçbir UFO oyununda görünmemiş derecede kaliteli oyun içi etkileşim ile ortadan kaldırmış. Yani artık nerede durduğumuzun gerçekten bir önemi var!
Birçok farklı bina ve araştırma bizleri bekliyor
Genel grafik yapısından sonra buyurun gelin, genel oyun yapısına yakından bir göz atalım. XCOM: EU iki ana başlık altında incelememiz sanıyorum en doğrusu olacaktır. Birisi dışarıda, yani görevlerde olan kısım, diğeri ise içeride, yeni üssümüzde olan kısımdan oluşuyor. Üs kısmına bakacak olursak, başlangıçta çok karışık gibi gözüken ama hele ilk UFO'yu oynayanlardansanız sonrasında çocuk oyuncağına dönüşen bir sistem ile karşılaşacaksınız. Üssümüz temelde beş bölümden oluşuyor. "Research, Engineering, Barracks, Hangar" ve "Situation Room"dan oluşan bölümlerin her birisi altında çok önemli işlere imza atıyor, oyunun tüm geleceğini değiştiriyoruz. Research kısmında, çıktığımız görevlerden getirdiğimiz malzemelerin üzerinde çalışması için ekibimize ilgilendiğimiz konu hakkında çalışılması emrini veriyoruz. Her yeni farklı parça, beraberinde çok daha farklı ve yeni teknolojilerin açılmasına imkan tanıyor. Başlangıçta üç gün gibi kısa sürelerde tamamlanan araştırmalarımızsa, zaman içerisinde 15 gün ve ötesine çıkıyor. Araştırmalar çok önemli zira oyunun bir yerinden sonra yeterli miktarda araştırma ile gün yüzüne yeni silah, zırh ve uçak çıkarmazsanız, geleceğinizi garanti altına almanız da bir o kadar zor. Engineering kısmındaysa oyuna büyük etkisi olan birçok binayı inşa etmemize olanak tanınmış durumda. Misal, laboratory yapmak suretiyle araştırmalarımızın sürelerini belirli oranlarda düşürebiliyoruz ya da araştırması tamamlanmış ürünleri direkt olarak buradan üretip, askerlerimizin kullanıma sunabiliyoruz.
Hem karada, hem havada, hem de üssümüzde...
Barracks kısmı ise isminden de anlaşılabileceği üzere askerlerimiz ile alakalı. Buradan gerektiği zaman yeni askerler kiralamamız mümkün ki zaten oyunda yeniyseniz buradan bolca yeni asker ısmarlayacaksanız zira oyun içerisinde ölen askerlerimizin yerine yenisi öyle "pat" diye gelmiyor. Ya bir görev ödülü olarak spesifik bir askere kavuşabiliyoruz ya da dediğim gibi, hiçbir özelliği olmayan sıfır bir adam kiralıyoruz ki bu da baya bir can sıkıyor. Barracks kısmının önemli özelliklerinden bir diğeri ise, "Traning Scrool"un burada bulunması. Belirli seviyeye gelen karakterlerimiz aracılığı ile açılan upgrade'ler sonucunda, normalde dört kişi olarak başlayan ekibimizi altı kişiye çıkarabiliyor, yaralı askerin iki kat daha hızlı iyileşmesine olanak tanıyabiliyoruz. Hangar bölümüne bakacak olursak, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa, Afrika ve Asya bölgeleri ile karşılaşıyoruz. Bu bölgelerde olacak olası uçan daire ziyaretlerine karşı uçak bulundurmamız gerekiyor. Her bölge için dört adet yerimiz olması, genelde fazlasıyla yetiyor. Bir anda haritamızda beliren göreve istediğimiz uçağımızı bir tık ile yolluyoruz ve harita üzerinden bir savaş ile sonuca varıyoruz. Yani öyle üç boyutlu uçak savaşları söz konusu değil. Eğer yolladığımız ilk uçak yok olursa, sıra ikinci uçağımıza geçiyor ve zaten hasarlı olan uzay gemisini kolaylıkla alt edebiliyoruz. Son kısım ise Situation Room olarak çıkıyor karşımıza. Dünya çapında durum nedir? Kimin neye ihtiyacı var? Bekleyen görev var mı? Gibi soruların cevaplarını direkt olarak buradan alıyoruz. Unutmadan; burada bulunan "Grey Market" kısmından, tamamladığımız bölümlerde elimize geçen araştırma parçalarını satıp paraya çevirebiliyoruz. Fakat dikkat edin; üzerinde çalışma yapılmamış bir parçayı ya da onlarcasının bir araya gelerek eşya ürettiğimiz bir parçayı satmak çok can yakabiliyor. Demem o ki buradan yapacağınız satışları iyi hesaplayıp yapmanız.
Karakter geliştirmek oyunun en önemli yerlerinden
Geçiyorum oyun içi aksiyona... Komuta ettiğimiz ekip içerisindeki karakterlerimiz dört ana grup altında toplanıyorlar. "Assault, Heavy, Support" ve "Sniper" olarak bölünen dörtlünün en belirgin özellikleri, kullandıkları yetenekleri ile ortaya çıkıyor. Savaş gören her karakter yetenek puanı kazanmaya başlıyor. Toplam yedi seviyesi olan karakterlerimiz, birinci ve altıncı seviyeleri hariç, her yeni seviyede sınıfları ile alakalı iki belirgin özellikten birisini seçerek yollarına devam ediyorlar. Dikkat etmemiz gerekense bu seçeneklerin geri alınamayacağı..."Abilities" adı altında bulunan özellikleri iyi okumazı tavsiye ediyorum zira her birisinin bambaşka oyun yapılarına adandığı aşikar. Karakterlerimizin "Loadouts" kısmı ise her savaştan önce kontrol edilmesi gereken seçeneklerden birisi. Burada toplamda dört bölüme ayrılmış silah ve zırh seçenekleri üzerinde oynama yapabiliyoruz. Özellikle araştırma merkezimizde gün yüzüne çıkmış bir eşyayı, mühendislerimiz tarafından ürettikten sonra ilk defa bu kısımdan görebiliyoruz. "Customize" kısmı ise biraz ilginç olmuş çünkü karakterlerimizin görünüşlerini her dakika istediğimiz gibi değiştirebiliyoruz. Yani ölen bir karakterimize benzeyen, aslında daha farklı bir karakter ile yolumuza devam edebiliyoruz! Son seçenek ise "dismiss" ki hayatınızda bulunmasını istemediğiniz karakterleri bu tuş yardımı ile imha edebiliyorsunuz.
Görev bulmak için biraz araştırma gerekiyor
Tüm bu seçenekleri geçtiğimize göre artık göreve girmeye hazırız. "Scan for Activity" kısmına bastığımız anda dönmeye başlayan dünya, hem oyun içinde geçen süreyi belirliyor ki bu sayede araştırmalarımız tamamlanıyor, hem de dünya üzerindeki sorunları gözümüze sokmayı başarıyor. Bir sorun olduğu andaysa zaten gidip, gitmemek istemediğimiz soruluyor. Eğer cevap evet ise, uçağımıza atladığımız gibi görev alanına düşüveriyoruz. Artık tur tabanlı oyun yapısı ile karşı karşıyayız sevgili okur. Yapmamız gereken en önemli şey, adım adım ilerlemek. Bundan da önemlisi, attığımız adımların genel olarak bir cismin arkasında sonlanmasını sağlamak. XCOM: EU'nun savaş sistemi, karakterlerinizin, mesafenin ve koruma sağlayan mekanın algoritması alınarak kullanıcıya ulaşan yüzdelik hesap sistemi kullanıyor. Misal; düşman kabak gibi açıktaysa ya da kendisine ziyadesiyle yakınsak, vuruş ihtimalimiz genelde yüzde 85'in üzerinde oluyor. Belirli bir mesafe yürüyüp ateş edebilmek ise XCOM: EU ile gelen önemli özelliklerden. Karakterlerimizin seviye atladıkça aldıkları özelliklerinin haricindeyse oyun sistemine hükmeden "Overwatch" ve "Hunker Down" gibi özellikler mevcut. İlk özelliğimiz, görüş alanına giren düşmana her ne olursa olsun ateş etme özelliği, ikincisi ise, olan bir "cover" yani korunma sağlayan mekana iyice sığınmak ve vurulma olasılığını düşürmeyi sağlıyor. Pek tabii bu genel özellikler düşman birimleri için de geçerli. Onlar da bizim gibi sığınacak yer arıyor ve üzerimizde stratejiler üretiyorlar.
Çarpışmalardaki ihtimalleri iyi hesaplamak lazım
Oyun içerisinde birçok farklı görev ve düşman ünitesi bulmaksa işten bile değil. Normalde bir bölgeyi temizleme mantığı ile başlayan görevlerimiz, zaman içerisinde eskort ve belirli sayıdaki sivili kurtar gibi farklı modellere dönüşüyorlar. Bazen de düşürdüğümüz bir uzay gemisinin enkazına inmemiz gerekebiliyor. Düşmanlarımız gerçekten akıl dolu hareket ediyor, bunu itiraf etmek lazım. Savaş içerisinde bulunan yüzdelik dilimlerse gerçekten bize çalıştığı kadar düşmanımıza da çalışıyor. Özellikle bu tarz oyunlarda, oyuncuyu en çok soğutan durumun düşmanın hep karlı çıktığı bir yapımdan uzak olan XCOM: EU, beni bu konuda çok mutlu etmeyi başardı. Haritanın sürekli kapalı olması ve gerçekten emin adımlarla ilerlendiği taktirde karakterlerimizin bir bölgeden ses geldiğini bile duyabilmesi, bu oyunun gerçekliğini sorgulattı bana. XCOM: EU seriyi yeni bir boyuta taşımış bu gerçek ama daha da önemlisi, son yıllarda piyasaya çıkmış en iyi oyunlardan birisi olması. Eğer denemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz demektir. Ha, hele bir de aldınız ama oynamaya vaktiniz yoksa, XCOM: EU'ya geç başladığınız her gün için sessiz çığlıklar atacaksınız.