Ghostwire: Tokyo incelemesi
Baştan sona Japon folklorik korku figürleri ve hikayeleri ile bezenmiş oyunda bir yandan bedenimizi ele geçirmeye çalışan ruh ile mücadele ederken bir yandan da Tokyo halkına ne olduğunu bulmaya çalışıyoruz. Japon kültürüne ilginiz varsa mutlaka değerlendirin.
Genel olarak Bethesda oyunlarını severiz. Resident Evil, God Hand, Dino Crisis ve Vanquish gibi klasiklerin geliştiricisi Shinji Mikami tarafından 2010 yılında kurulan ve artık Xbox Game Studios çatısı altında bulunan Tango Gameworks'ün The Evil Within serisi de bunlar arasında yer alıyor. Stüdyo, 2019 yılında Ghostwire: Tokyo oyununu duyurduğunda ve ilk tanıtımları izlediğimizde ise doğruyu söylemek gerekirse biraz arada kalmıştık. Japon kültürü ile bir alıp veremediğimiz olmamasına rağmen mitolojiden gündelik yaşama kadar birçok alanda ağırlığını hissettiren korku öğesi ve ruhani varlıklara olan fazla bağlılık biraz sıkıcı olabiliyor.
İntikamcı ruhlar ve kötücül ruhlar ile dolu 90'lı yıllardaki Japon korku filmlerine biraz fazla maruz kalmış olmamızın da belki bu durumla bir ilgisi olabilir. Sonuç olarak çok fazla Japon temalı oyun oynamayı tercih etmiyoruz ama yine de The Evil Within'in hatırına Ghostwire: Tokyo'ya bir şans vermek istedik. Sonuçta Japon kültürüne hayran birçok okurumuz olduğunu da biliyoruz ve söz tarafsız olacağız.
Etraf ruhlarla dolu ama bu bir korku oyunu değil
Ghostwire: Tokyo'nun geliştirilmesi aslında The Evil Within'in yeni bölümü olarak başlamış ve sonradan bağımsız bir IP'ye dönüşmüş. Oyunda etraf ruhlarla (Yokai) dolu olmasına rağmen The Evil Within'in aksine Ghostwire: Tokyo'nun bir korku oyunu olmadığını da baştan belirtelim. Belirli görevler sırasında gerilim artsa da, oyunun herhangi bir yerinde bir "jumpscare" yok. Tango Gameworks'ün bu yeni IP'sinde, çok emek verdiği belli olan ve mükemmel görünen oyun dünyasını, oyuncuların çok fazla stres yaşamadan keşfedebilmeleri için aldığı bilinçli bir karar olduğunu düşünüyoruz. Gerçeği söylemek gerekirse keşif, Ghostwire: Tokyo'nun en iyi kısmı olabilir. Peki ya hikaye?
Benim bedenim, benim kararım!
Oyun, gizemli bir sisin etkisindeki Shibuya şehrinde, insan
trafiği ile meşhur yaya geçitlerinin olduğu dört yol ağzında
başlıyor. Feci bir trafik kazası yaşanmış ve herkesin şaşkın
bakışları altında yerde yatan kişi ise tahmin edebileceğiniz gibi
kahramanımız Akito. Bu sırada nereden geldiği belli olmayan bir
ruhun yok olmadan önce kalabalığın içinde kendine bir beden
aradığına tanık oluyoruz. KK olarak adlandırılan bu ruh canlı
vücutları kullanamayacağı için ölmüş olduğunu düşündüğü
karakterimizi seçiyor ve böylece tüm oyun boyunca tanıklık
edeceğimiz, Venom'un Japon versiyonu gibi müthiş ikili bir araya
gelmiş oluyor.
Sis, yayıldıkça içinde kalan insanları yok ediyor ve geriye sadece
kıyafetler ile eşyalar kalıyor. Kahramanımız Akito ise KK sayesinde
bu sisten etkilenmiyor. Ek olarak bazı ilginç yeteneklere de sahip
oluyoruz ve bu şekilde sisin içinden çıkıp gelen korkunç ruhani
varlıkların ilk dalgasını da başarıyla savuşturmamız mümkün oluyor.
Sonrasında ise olayları çözmek ve Tokyo'yu kurtarmak için Shibuya
şehri sokaklarına dalıyoruz.
Çok detaylı olmasa da hikaye fena değil. Ancak yan görevlerin
kesinlikle ana hikayenin önüne geçtiğini söyleyebiliriz. Bu
hikayelerden bazıları çok iyi. Çeşitli pişmanlıklar ve bu dünyada
tamamlayamadıkları bazı işler yüzünden takılıp kalmış ruhları
özgürlüklerine kavuşturmaya çalışıyoruz. Bunlar oyunun kendini
tekrar eden yapısını çeşitlendiren detaylar olmuş.
Sisin izin verdiği ölçüde açık dünya denebilir
Kız kardeşimizi görmek için hastaneye gittiğimiz çizgisel
başlayan giriş bölümünden sonra, Japon başkentinin bu eşsiz ıssız
versiyonunda az çok özgürce dolaşabiliyorsunuz. Oyun açık dünya
olsa da, öncelikle ilerlemenize izin vermeyen sisi ortadan
kaldırmak için Torii kapılarını temizlemeniz gerekiyor. Bu kapılar
ayrıca hızlı seyahat noktaları olarak da kullanılabiliyor.
Haritadaki bazı sisli alanlar ancak hikayede ilerledikten sonra
arındırılabiliyor. Yapımcılar Tokyo'nun dikine mimarisinden tam
anlamıyla yararlandıkları için oyunun seviye tasarımı gerçekten
etkileyici ve belirli bir binaya nasıl tırmanacağınızı ya da
görünüşte kapalı bir ara sokağa nasıl erişebileceğinizi bulmaya
çalışırken oldukça eğleniyorsunuz ve sonunda aldığınız ödül de buna
değiyor.
Genel olarak oyun boyunca ruhlarla savaşmadığımız anlarda; sis
tarafından dönüştürülen ruh kümelerini kurtarmak, oyunun para
birimi olan meikaları toplamak, HP'yi geri yüklemek ve geçici
güçlendirmeleri elde etmek için yiyecek, su bulmak ve kediye
benzeyen oyun içi satıcılar, Nekomata Yokai'lere hatırı sayılır bir
ücret karşılığı satabileceğimiz koleksiyon parçalarını bulmaya
çalışıyoruz.
Özel yetenekler için özel Yokai'lerin peşine düşün
Oyun ağırlıklı olarak Yokai mitolojisine dayandığından, şehrin farklı bölgelerine özgü çeşitli ruhlar da karşımıza çıkıyor. Örneğin, Ittan-Momen'ler binaların tepesine takılmayı severken, Kappa'lar her zaman suyun yakınında, Zashiki-warashi evlerin içinde ve Kodama da antik ağaçların yakınında bulunuyor. Bir Yokai'yi yakalamak, güçlerini Magatama boncuklarına çekmenizi sağlıyor.
Kodama ve Kappa'lar hariç Yokai'lerin çoğu türü için aynı yakalama ritüeli olması biraz sıkıcı olsa da en güçlü yeteneklerin bazılarının kilidini açmak için Magatama toplamak şart. Bu yüzden yapmanızı öneririz. Özellikle yüksek binaların tepesine kolayca çıkmanızı sağlayan Tengu'ları çağırma yeteneği çok fazla işinize yarayabilir.
Ethereal Weaving, Kuji-kiri tekniğinden esinlenilmiş
Ghostwire dövüşler, yavaş yavaş geliştirdiğimiz, Kuji-kiri'nin
gerçek hayattaki tekniğinden esinlenen Ethereal Weaving adı verilen
bir teknik aracılığıyla gerçekleşiyor. Rüzgar, Su ve Ateş
elementlerini kullanabiliyoruz. Tek sahip olduğumuz fiziksel silah
ise yine hayalet bir yay oluyor. Ayrıca oyun boyunca ziyaretçileri
sersemletebilecek ya da iç çekirdeklerini daha savunmasız hale
getirebilecek birkaç kullanışlı tılsıma da sahip olabiliyorsunuz.
Ne yazık ki saldırılardan kaçmak için oyunda bir savuşturma
mekaniği yok. Tek çare koşarak geri geri uzaklaşmak oluyor.
Hikayenin ilerleyen bölümlerinde KK'dan ayrılmak zorunda kaldığımız
anlar da oluyor. Bu durumda elinizde sadece hayalet yay kalıyor.
Diğer taraftan oyunda gizlilik de kullanılabilecek iyi bir mekanik
olduğu için tavsiyem mümkün olduğunca Yokai'lere arkadan gizlice
yaklaşıp gafil avlamanız olacak. Uçanlar ve en güçlü Ziyaretçiler
hariç hemen hepsinden bu şekilde kolayca kurtulabilirsiniz. Hatta
bazı tılsımları gizlenme çalıları oluşturmak ya da Ziyaretçilerin
dikkatini dağıtmak için bazı sesler çıkarmak için bile
kullanabilirsiniz.
Genel olarak, tam anlamı ile etkileyici olmasa da, dövüş mekaniklerinin sorunsuz olduğunu söyleyebilirim. Ama zaten Ghostwire: Tokyo, dövüşten çok keşfin daha ön plana çıkarıldığı bir aksiyon macera oyunu olmuş. Kesinlikle zor bir oyun değil ve sanki daha fazla Boss görebilseydik daha iyi olabilirmiş.
Grafikler göz kamaştırıyor
Oyun Bethesda ve Sony'nin anlaşması gereği 1 yıl boyunca sadece PC ve PS'e özel olarak kalacağı için Xbox sahiplerinin beklemesi gerekecek. Bu yüzden biz de oyunu şimdilik PC üzerinde denedik. Işın izleme teknolojisi sayesinde Tokyo sokaklarının neon ışıklar altında göz alıcı göründüğünü söylemem gerek. Ghostwire: Tokyo, Nvidia tarafında DLSS, AMD tarafında FSR ve Unreal motorunun TSR özelliğini desteklediği için performans konusunda başarılı bir iş çıkarıyor. Ryzen 7 4800H ve RTX 2060'lı sistemimizde FullHD olarak maksimum değerlerle en ufak bir performans sorunu olmadan oynadık.
Sonuç
Genel olarak, Tango Gameworks, modern ortam ve Japon mitolojisinin kusursuz karışımıyla genişlemeye açık yeni bir dünya yaratmış. Mükemmel Tokyo manzarası eşliğinde farklı Yokai'leri avlayabileceğiniz, ana hikayesi çok derin olmasa da ilginç yan görevlerle çeşnilendirilmiş 15-20 saat arası sıkılmadan bitirebileceğiniz bir aksiyon macera oyunu olmuş. Hele ki Japon kültürüne ilginiz varsa mutlaka değerlendirin.
80
Geliştirici
Tango Gameworks
Yapımcı Bethesda
Tür
Aksiyon/FPS
Platform
PC/PS5/PS4
Web
https://bethesda.net/en/game/ghostwire-tokyo