Facebook'u Tam Bir Gizlilik Kabusu Yapan 4 Neden!
İster Facebook'un iştahını kabartan bir kullanıcı olun, ister onu terk etmiş olun, bu tarihi yazımızı okumadan geçmeyin!
Modern çağın veri canavarlarından Facebook'un iştahını kabartan bir kullanıcı olmayı sürdürüyor musunuz? Devam etmeden önce bu yazımızı okuyun.
Facebook, sosyal medyanın öncüsü olma özelliğini Cambridge Analytica sızıntısının ardından kaybetti. Her geçen gün daha çok kullanıcı Facebook'u bir daha geri dönmemek üzere terk ediyor. Facebook'u silmemek için bazı nedenler olsa da, silmenize yönelik nedenlerin sayısı korkunç bir hızla artıyor.
Kişisel verileriniz, gizliliğiniz sizin için önemliyse, bu yazımızı okumadan geçmeyin.
1. Çok Kötü Bir Sicil
Facebook'un ilk "kazası" Cambridge Analytica olsaydı, bunu belki de affedecektiniz. Ancak bu olay, veri gizliliğiyle ilgili birçok yanlış, şüpheli ve düşük güvenlikli adımdan sonra yaşandı.
2007'de Beacon adlı bir firma, üçüncü parti sitelerin Facebook duvarınıza dilediğini yazmasını sağlamıştı. Projenin kapanması, toplu davaların sonuçlanmasıyla iki sene sürdü.
2010'da başlayan "anında kişiselleştirme" pilot programı, kişinin bilgilerini ortak sitelerle otomatik olarak paylaşıyordu. Örneğin tuttuğunuz futbol takımı, haber sitesiyle paylaşılıyordu, böylece siteye gittiğinizde otomatik olarak ilgili başlığı görüyordunuz.
Electronic Frontier Foundation'a göre bu, "anında kişiselleştirme" değil "anında veri sızıntısı" idi. Haberiniz olmadan katıldığınız pilot program, isminizi, fotoğrafınızı, cinsiyetinizi, konumunuzu, arkadaş listenizi ve beğendiğiniz sayfaların listesini hızla sızdırıyordu.
2010'da yaşanan bir başka skandalda Facebook uygulamalarının birçoğunun reklam ve izleme firmalarına, tanınmanızı sağlayabilecek veriler gönderdiğini ortaya çıkardı. Bu, bir HTTP referrer üstbilgisiyle yapılıyordu ve bu şekilde kullanıcının kimliği, arkadaşları, üçüncü parti sitelere ulaştırılabiliyordu. Facebook'un bu sorunu çözmesi neredeyse 12 ay sürdü.
Facebook'un aslında gözümüzün önünde yaptığı garip sosyal deneyler konusuna girmiyoruz; ancak merak ediyorsanız buradan göz atabilirsiniz.
2. Zuckerberg'in Gizlilik Konusunda İki Yüzlü Davranması
Facebook'un sahibi Mark Zuckerberg, sosyal platform sayesinde 20'li yaşlarında milyar dolarlar kazanırken medya, güç sahibini destekleyerek onu bir kurtarıcı olarak tanımlamıştı.
Şu sözler, CEO Zuckerberg'in ağzından, Facebook'un ilk günlerinde çıktı (Forbes'ten):
"İnsanlara paylaşma gücü vererek, dünyayı daha şeffaf hale getiriyoruz. Herkese konuşma hakkı ve güç verdiğinizde, sistem genellikle çok iyi bir yerde biter. Yani rolümüzün insanlara güç vermek olduğunu görüyoruz."
Zuckerberg'in göğsünü kabartarak söylediği bu sözlerin aslı biraz farklı. Dünyada daha önemli şeyler varken "güçlü olmayı" ağzından düşürmeyen CEO'nun en çok kendi şirketinin güçlendiği, sisteminin ise pek iyi bir yerde bitmediği, bugün apaçık ortada.
Bunun yanında Zuckerberg'in karakterinin Trump'ı andırdığını da söylemek gerek. Görüşleri konuşmadan konuşmaya değişen Zuckerberg'in bir konuda gerçekten ne düşündüğünü anlamak zor.
Örneğin, şu da Zuckerberg'ten ünlü bir alıntı (kaynak The Register):
"(Harvard öğrencilerine ait elimde) 4.000'in üzerinde eposta, resim ve adres var. Herkes bunu bana gönderiverdi. Neden bilmiyorum. Bana güveniyorlar. Gerizekalılar."
Bunları Haziran 2008'deki D8 konferansından bu alıntıyla karşılaştırın:
"Tüm bilgileri açık hale getirmeye çalıştığımıza yönelik bir yanlış algı var, ancak bu yanlış. Herkesi bilgilerini gizli tutmaya teşvik ediyoruz."
Haziran 2009'da Wired tarafından yapılan röportajdan bir alıntı:
"İnsanlar profillerini herkese açık yapabilirler. Benim beklentim ise zaman geçtikçe bu yöne ilerleyecek olmamız."
Zuckerberg'in Washington Post'ta Mayıs 2010'da görünen şu cümleleri de kayda değer:
"Kişisel bilgilerinizi istemediğiniz kişiler veya hizmetler ile paylaşmıyoruz. Reklam verenlere kişisel bilgilerinize erişim vermeyiz. Ve bilginizi hiç kimseye satmıyoruz ve asla satmayacağız."
Aynı ay Time'da çıkan röportajdan bir alıntı:
"İnsanların gizlilik hakkında düşündükleri değişiyor [...] İnsanlar tam bir gizlilik istemiyorlar."
Sosyal platformun sahibinden gelen açıklamalar, Cambridge Analytica skandalından dokuz ay önce de çelişkiliydi: İşte Mark Zuckerberg'in Freakonomics Radio sunucusu Stephen Dunbar'a bir podcast'te söyledikleri:
"Gizlilik son derece önemlidir ve insanlar içeriğiyle etkileşim kurup paylaşır ve bağlantı kurmaktan çekinir çünkü gizliliklerinin Facebook'ta korunacağını bilirler."
Bu Değişkenlik Neden Olabilir?
Zuckerberg, kişisel olarak muhtemelen gizliliğin önemli olduğuna inanıyor. Ancak aynı zamanda 500 milyar doların üzerinde değere sahip bir reklam firmasının da sahibi. Sonuç olarak bu büyük imparatorluğu ayakta tutmanın yolu, yatırımcıların yüzlerini güldürmekten ve Facebook'un kasasına akacak paralardan geçiyor. Bu ise kullanıcıların verilerini kullanıp onunla oynamadan gerçekleşmiyor.
Zuckerberg eğer en başından kullanıcılarının ürünün ta kendisi olduğunu söyleseydi, belki her şey daha anlaşılır olurdu. Ancak Facebook, bilgilerinizi hem açıkça kullanıyor hem de gizliliğin odak noktası olduğunu söylüyor; bir başka deyişle kullanıcılarını uyutmaya çalışıyor.
3. Hükümetlerin ve Özel Firmaların İzlemesi
Kuzey Amerika ve Avrupa, "Terörle savaş", suçluları bulmak vs. altında sıkça Facebook'un verilerine ulaşmak istiyor. Facebook'un bu isteklere pek karşı çıkmadığı ve boyun eğdiği biliniyor.
4. Yayın Hakları
Bir süre önce Facebook'ta dolaşan, "Facebook'ta yazdığım şeylerin tüm hakları saklıdır" şeklindeki paylaşımlara çoğumuz rastladık. Arkadaşlarınıza gösterdiğiniz bu paylaşımlar elbette Facebook'u hiçbir şekilde bağlamıyor, çünkü sosyal platformu kullanırken, şartlarını zaten kabul etmiş oluyorsunuz.
Bu işe yaramayan paylaşımların kaynağında ise Facebook'un kullanım şartlarında yer alan ve sosyal platform üzerinde paylaştığınız içerikleri kullanma hakkını Facebook'a veren satırlar vardı. Kullanım şartlarına göre içeriğin sahibi sizsiniz, ancak Facebook, bu içerikleri başkalarıyla, dilediği gibi paylaşabiliyor. Bu kullanım şartlarını değiştirmenin tek yolu ise Facebook'un avukatlarıyla görüşmekten geçiyor. Tabi bu, muhtemelen işe yaramayacak bir öneri.