Dünyanın En Hızlı Bilgisayarı
50 atom bile yeterli oluyor: Donatılmış bir kuvantum bilgisayarı, yeryüzünün tüm bilgisayarlarından daha fazla performans yeteneğine sahip. Atomlarla çalışan kuvantum bilgisayarlar hemen her alanda devrim yaratacak gibi görünüyorlar.
Araştırmacı günlüğü: Toplarla iyonlara ateş
etmek
Döner sikke örneğinde kalalım: Araştırmacılar, sonucu okumak için,
bunun üzerine basitçe şiddetli bir biçimde elle vurmuyorlar.
Sistemin toplam durumunu girişim yöntemi denilen bir yöntemle açığa
çıkarıyorlar. Bu yöntem sonuç olarak yalnızca tura ya da yazı
durumunu görünür kılmakla kalmıyor, bilakis sikkenin adeta bu
durumlar arasındaki açısal konumunu tamı tamına kaydediyor. Sonuçta
hangi açının açığa çıkacağı, güçlü bir biçimde sikkenin önceden ne
tür ve ne tarzda döner kılındığına bağlı oluyor. Şimdi bir kuvantum
bilgisayarının programlanması sikkenin dönmeye başlamasıyla
karşılaştırılabilir. Tek tek atomların özel uyarılışı ve
planlılışı, bir kuvantum bilgisayarının çok sayıdaki tek tek
durumlarının karakteristik bir girişim örneği oluşturacak şekilde
üst üste binmesini sağlıyor. Bu örnek programlanmış soru
yöneltiminin sonucuna tekabül ediyor. Garching’de profesör Walther,
lazer ışınlarıyla en azından laboratuvar ölçeğinde bir kuvantum
bilgisayarı gerçekleştirmek için çalışıyor. Bunun için, önce bir
vakum (boşluk) silindirde, magnezyum atomlarını daha sonra bir
lazer topu ile iyonlaştırmak için, serbest bir hale getiriyor:
Şimdi pozitif yüklü atomun (=iyon) bir iyon tuzağında yakalanması
için, enerji dolu ışık ışını, bir elektronu atom kabuğunun dışına
ateşliyor. Bu tip bir tuzak, ilke itibarıyla güçlü
elektromıknatıslarla donanmış, yüzük biçiminde bükülmüş bir tüpten
ibaret.Hızla değişen elektriksel alanlarla içerde iyonlaşmış
atomlar o denli hızlı bir buraya bir oraya çekiştiriliyor ki,
neredeyse hemen hemen hiç yerlerinden oynamıyor ve teorik olarak
bir sırada 30 bin atoma kadar tüpün merkez ekseni boyunca
diziliyor. Kuvantumbit’lerinin bağlantılandırılması için şimdi atom
zinciri içerisinde ileri-geri (önearkaya) şeklindeki titreşimden
yararlanılıyor. Bu titreşim efekti, atomları bir kuvantum
bilgisayarı için gerekli olduğu biçimde birbirine bağlıyor. Oysa
burada bir kusur da yok değil: Bu tarzla hep bir avuç atom
birbirine bağlanabiliyor, üstelik de yalnızca saniyenin birkaç
binde biri kadar bir süreyle! Kuvantum bilgisayarının ilke
itibarıyla işlediğini kanıtlamak için bu yeterli. Örneğin kod
şifresinin çözülmesi gibi, gerçekten ilginç sorunların çözümü için,
daha yapacak çok şey kalıyor. Ama tek başına birbirine bağlanmış
atomlar da henüz bir kuvantum bilgisayarı oluşturmuyor: Enformasyon
giriş ve çıkışı olmaksızın hiçbir şey işlemiyor. Garching’de bu
amaç için lazer kullanılıyor. Belirli bir ışık enerjisiyle
yakalanmış iyonlar, tek tek uyarılabiliyor ve yine planlı bir
biçimde daha düşük bir enerji durumuna getirilebiliyor. Yani
Garching’de kuvantum bilgisayarı için programlar PC’de olduğu gibi
makine diline değil, lazer tepilerine çevriliyor. Sistem durumunun
ölçümü ve böylelikle sonucun okunması da yine hüzmelenmiş bir lazer
ışık ışını yardımıyla cereyan ediyor.
Vizyon ve gerçeklik arasındaki teknoloji
Geriye kuvantum bilgisayarı ile ne zaman gerçek dünyadan sorunların
çözülebileceği sorusu kalıyor. “Dijital bilgisayarların gelişimi
ile karşılaştırıldığında, kuvantum bilgisayarı bugün Charles
Babbage’ın 19. yüzyılın başlarında bulunduğu yerde” uyarısında
bulunmuştu, yaklaşık bir yıl önce vefat eden Yorktown’daki IBM
araştırma laboratuvarından Rolf Landauer. Mekanik bilgisayarın
mucidi Charles Babbage, yaşadığı sürece kendisi tarafından
tasarlanmış makineyi gerçekten inşa etmek konusunda en ufak bir
şansa sahip olmamıştı. Profesör Walther, aynı şekilde uçakların
sınai üretimini yaşayamamış olsa da, uçuş dünyasının öncüsü Otto
Lilienthal ile karşılaştırılmayı tercih ediyor (bkz. yukarıdaki
söyleşi). Bu Amerikalı PC bilimcisi Raymond Kurzweil’ı ikna
etmekten uzak: “Tam da bilgisayar teknolojisi hep üstel olarak
artan bir hızla gelişti. Ben gelecek 20 yıl içinde güçlü bir
performansa sahip kuvantum bilgisayarlarının inşa edileceğinden
yola çıkıyorum.”
Tuzak hazır! Şimdi Almanya/Garching’teki Max-Planck Enstitüsü’ndeki (MPQ) araştırmacılar avlarını bekliyor: İki masa tenisi büyüklüğündeki bir masanın üzerinde, birbirleriyle lazer ışınları ağı ile bağlantılı sayısız mercek, akümülatör, dağıtıcı ve döndürücü duruyor. Bu gizemli bir şekilde vızıldayan aygıtın kalbi, iyon tuzağı olarak adlandırılıyor. Profesör Walther ve meslektaşları, lazer fiziği araştırma grubu laboratuarında, tek tek atomları hesaplama yetisine sahip sistemlerin oluşturulabilmesine imkan tanıyacak şekilde yalıtım ve gruplandırma üzerinde çalışıyorlar. Utangaç atomları yakalamak ve hesaplama kölesi olarak biçimlendirmek için harcanan devasa çabaya bakıldığında akla şu soru geliyor: Tüm bu çaba niye? Evdeki PC bile artık oldukça hızlı hesaplamalar gerçekleştiriyor. Örneğin Excel’de yapılacak bir hesaplama için geleneksel bilgisayarların hızı da tümüyle yeterli oluyor, ancak örneğin 266 bit uzunluğundaki bir anahtara sahip bir code’un şifresinin çözülmesi gerektiğinde, biraz zaman gerekmiyor değil. Çünkü bu tip bir anahtar, evrendeki atomların hepsinin birden daha fazla kombinasyon olanaklarını içeriyor. Ve en hızlı dijital süper bilgisayar bile, bu code’un şifresini çözmek için, evrenin şimdiye kadar varolduğu süreden daha uzun bir süreye, yani 14 milyar yıldan fazlasına ihtiyaç duyuyor. Buna karşılık, tek tek atomlardan yapılmış bir kuvantum bilgisayarı, çözümü birkaç dakika içinde bulabiliyor.
Kuvantumların gücü kararsızlığında
Bu tip bir bilgisayarın çalışma tarzını betimlemek için, kuvantum
fiziğinin insani tasarım yetisini zorlayan derinliklerine dalınmak
zorunda. Tek bir atom görünüşte terbiyesini bozmuyor: Örneğin uygun
bir uyarı ile daha yüksek bir enerji durumuna yükseltilebiliyor. Bu
durum 1 olarak, daha düşük bir durum ise 0 olarak yorumlandığında,
geleneksel bilgisayarın en küçük enformasyon birimi olan bit’in
atomar eşdeğeri bulunmuş oluyor. Ama atomlarda iş bu kadar basit
değil: Bir bit 1 ya da 0 gibi tanımlanmış bir duruma sahipken, bir
atom bir kuvantumbit denilen bir durum üretiyor: Atom durumunu
ancak kendisine dışarıdan soru yöneltildiğinde bildiriyor. Bu
aralıkta ise zor anlaşılır bir “hem-1 hem de-0-durumu”
bulunuyor.
Bu özellik en iyi, döner bir madeni para ile karşılaştırılabilir. Sikke dönerken, sürekli olarak “tura önde” ile “yazı önde” arasındaki durumu değiştiriyor. Ancak hesaplama sonucu sorulduğunda (örneğin elle döner sikkeye vurulduğunda), somut bir sonuç saptanıyor: Tura mı, yazı mı? kuvantumbit’lerinin bu kararsızlığının ne derece yüksek bir potansiyel sunduğu, ikinci bir atom birincisiyle bağlantılandırıldığında kendini gösteriyor: Atom ikilisi aynı anda dört duruma sahip oluyor: 0 ve 0, 1 ve 0, 0 ve 1, 1 ve 1. Üç atom sekiz duruma, dört atom 16 duruma ve n sayıda atom buna uygun olarak aynı anda sunulabilen 2 üzeri n duruma sahip oluyor. Böylelikle daha 50 atomdan ibaret bir kuvantum bilgisayarı bile, dünyadaki tüm bilgisayarlardan daha fazla hesaplama gücüne sahip oluyor. İşin kuramı bu. Pratikte ise, araştırmacılar atomları önce yalıtmak, sonra birbirine bağlamak, tek tek uyarmak ve nihayet hesaplamaların sonucunu da sormak problemiyle karşı karşıya. Buradaki son nokta oldukça çetrefilli: Eğer bir kuvantum bilgisayarı tüm sonuçları aynı anda sunabiliyorsa, doğru çözümün hangisi olduğu nereden anlaşılacak?