Death Stranding Director's Cut İncelemesi: Death Stranding Geri Döndü!
Oyun dünyasını ikiye bölen Death Stranding, bir kez daha geldi! Ancak bu defa sırtımızdaki yük hafiflemiş gibi... İşte Death Stranding Director's Cut incelemesi.
Evet, Death Stranding, 2019 yılında çıkmış ve bize "kargoculuğun" ne kadar önemli olduğunu anlatmıştı. Tabii ki, aslında konu tam olarak bu değildi, ancak bir kesim ısrarla bunda diretti ve oyun dünyası adeta ikiye bölündü. Oyunun konusuna az sonra yine bir değiniriz fakat enteresandır ki Hideo Kojima'nın "anlatmak istediğini" fark etmemiz çok zaman almadı. 2019'un sonunda patlak veren ve insanlık tarihine adeta bir virgül atan COVID-19 salgını yaşamımızı bir anda değiştirdi. "Yeni normal" adını verdiğimiz bu kaotik düzen, şimdilerde biraz "normalleşmeye" yüz tutmuş olsa da, yine de yaşantımız eskisi gibi olmayacak. Zira hayatın dinamikleri değişti, kartlar baştan dağıtıldı ve yeni düzen şimdilerde bunun üzerine kuruluyor. Öte yandan bu salgın biraz da kıymet bilmeyi öğretti galiba. Tabii insan ders almayı pek beceremeyen bir varlık. Neyse bu konuyu daha da derinleştirebiliriz belki, ancak şu an konumuz bu değil. Konumuz Kojima'nın adeta yaklaşmakta olan pandemi için bir kehanet niteliği de taşıyan Death Stranding'in yeni oyunu hakkında.
Death Stranding: Director's Cut, tabii ki başlı başına yeni bir oyun değil. Ana oyuna gelen bir eklentiler yumağı. Bunlardan bahsedeceğiz, ancak önce Death Stranding'in konusuna bir göz atalım.
Aramızda, bugüne kadar araf hakkında düşünmeyen yoktur herhalde. Ölüm gerçeği, anlatılanlara göre bir ışığın takip edildiği ve sonunda düşülen "araf" olarak isimlendirilen yer, cennet ve cehennem kavramları arasında oldukça güçlü bir "gerçek" olarak pek çoğumuzun aklında ve kalbinde yer alır. Death Stranding evreninde bu alan, karşımıza "kıyı" olarak çıkıyor. Herkesin bir kıyısı, bir "Ölüm Kıyısı" var. Ölüm Kıyısı, Kiralyum adında, halihazırda dünyamızın alt katmanlarında yer alan bir maddenin büyük yoğunluğa ulaşması ve sonunda da ortaya çıkan patlamalar neticesinde dünyamıza kapı açmasıyla beraber medeniyetimizi büyük bir çöküşün içine sürüklüyor, insanlığın büyük kısmının yok olmasına sebep oluyor ve etrafta başıboş dolanan kayıp ruhların, namıdiğer KV'lerin türemesine önayak oluyor.
Sadece bu da değil.
Artık yaşayan herkes potansiyel bir KV, yani Kıyıya Vuran. Ölen kimse, diğer tarafa geçiş yapamadığı için öldükten sonra nekrolaşma sürecine giriyor ve KV halini alıyor. Ancak ölümünden 48 saat içinde yakılmazsa... Yakmak da başka bir olaya gebe. Bu defa da kiral yoğunluk artıyor ve "Zamanyıkımı" gerçekleşiyor. Yağmurla beraber dokunduğu nesne ve organizmalar için zamanın akışını hızlandıran Zamanyıkım hadisesi, kabaca tabirle dokunduğu her şeyi çürütüyor. Kiral yoğunluğun artmasıyla beraber yaşlandıran yağmurlar bir yana, yağmurlarla ortaya çıkan KV'ler de insanlar için en büyük korku haline gelmişken, bu olaylar neticesinde insanlık –ya da artık geriye her ne kaldıysa- tamamen izole bir toplum haline geliyor. İnsanlık parçalanıyor. Amerika'dan eser yok. Geriye sadece düşmüş şehirler ve sığınaklarda tek başlarına yaşamaya çalışan "kıyametçiler" kalmış. Bir de Bridges. UCA, yani United Cities of America'yı kurmak, Q-pid ile şehirleri birbirine bağlayarak medeniyeti ayakta tutmak isteyen birlik çalışanlarından biri de ana karakterimiz Sam Porter Bridges.
İnsanların hayata tutunabilmeleri için ihtiyaçlarını karşılamak, şehirleri birbirlerine bağlamak ve dolayısı ile yeniden bilinen medeniyetin ağlarını örmek üzere görevlendirilen bu kahraman taşıyıcılardan biri olan Sam'in ise, özel bir durumu var: O da "Öteci" olması. Zamanında yaşanan patlamayla ortaya çıkan kiralyuma karşı duyarlı olan insanlara verilen Öteci ismi, onların çevredeki KV'leri hissedebildiklerini anlatıyor bizlere.
Hikaye ve Kojima, aslında daha çok şey anlatıyor bizlere. "Kargocu" olarak isimlendirilen bu adamlar ile aslında taşınan şeyin kargodan ziyade bir umut ışığı olduğunu; insanların, Ha ve Ka'dan, yani beden ve ruhtan oluştuğuna inanan Nekrosis ve Antik Mısırlıların'ın yaşam ve ölüme bakışını; Bağ Bebekleri ile yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz aidiyet duygusunu; sosyal medya ile nasıl oksitosin bağımlısı haline geldiğimizi ve daha pek çok şeyi...
Hatta bunları, ekolojik kaygı ile kıyıya vuran balinalar üzerinden anlattığı gibi, geçmişimize tuttuğu ayna ile insan tarafından icat edilen ilk aracın sopa olduğunu, bununla kötü şeyleri uzak tuttuğumuzu; ikincisinin ise ip olduğunu ve bununla da iyi şeyleri yakın tutmaya çalıştığımızı ifade ederek, Death Stranding'i de tanımlıyor. Death Stranding, yeni bir tür değil belki, ancak hikaye örgüsü, Kojima'nın dile getirmek istediği, bizleri düşünmeye ittiği metaforlarıyla beraber gerçekten çok değerli bir yapım olmuş. Oyun anlamında bir klasik değil belki, fakat metaforik anlatım tarzıyla işaret ettiklerinin önemi büyük.
Evet, Death Stranding bu şekilde karşımıza çıkmıştı ve evet, bu oyuna "kargoculuk simülasyonu" diyenler bir bakıma da haklı. Zira Sam Porter Bridges olarak oyun boyunca sürekli birilerine bir şeyler taşıyor, kargomuzu savunmak için canımızı dişimize takıyor, dağ - tepe - bayır - dere demeden kargoyu istenen yere ulaştırmaya çalışıyorduk. Oyun ilerledikçe diğer oyuncularla köprüler kuruyor ya da kullanmaya başladığımız taşıtlarla daha hızlı seyahat edebilmek için şehirleri birbirine bağlayan otobanları inşa etmeye başlıyor ve bu şekilde işleri biraz kolaylaştırıyorduk. Fakat yine de o kargoyu taşımak için büyük çaba sarf etmemiz gerekiyordu, artık o kadar da gerekmiyor.
Kojima, Director's Cut ile biraz alaycı bir yaklaşımda bulunmuş demek güç değil. Ya da diğer bir söylemle, yeni oyuncuların yükünü hafifletmek istemiş. Zira oyuna birçok yeni ekipman eklenmiş durumda. Daha önceden de oyunun ilerleyen bölümlerinde robot geliştirerek teslimatta bize yardımcı olmasını sağlayabiliyorduk mesela. Director's Cut'ta ise direkt onun sırtına binebiliyoruz. Eh, evet, yine o yolu alıyoruz, ancak sürekli olarak engebeli yollarda Dualsense'in R2 ve L2 tuşlarını kullanarak dengeyi gözetmemiz böylece gerekmiyor.
Sadece bu da değil. Daha çok sayıda yeni ekipman mevcut durumda. Mesela zıplama rampaları, mesela mancınıklar. Evet, yeni oyunda mancınık kurulumu yapabiliyorsunuz. Böylece kargonuzu mancınığa koyup diğer kıyaya fırlatabiliyor ve taşıma "derdinden" kurtuluyorsunuz. Ha, peki, kendinizi de mancınık ile karşı tarafa fırlatabiliyor musunuz? Kojima, artık bu kadarına da "yok artık" demiş.
Oyuna eklenen zıplama rampaları ise, köprü kuramayacağınız mesafeleri atlamanıza yardımcı olurken, öte yandan artık Kiral Köprü adında yeni bir köprümüz daha bulunuyor. Bunların dışında daha bir dizi yenilik bulunuyor. Bunlara silahlar da dahil.
Death Stranding Director's Cut'a ayrıca yeni yan görevler de eklenmiş. Bu da daha çok kargo taşıyacağınız anlamına geliyor. Fakat bu iş de artık anlattığımız gibi eskisi kadar meşakkatli değil. Bunlara ilave olarak Kojima bu defa oyunu biraz daha eğlenceli kılacak alanlar eklemiş. Bunlardan biri ise yarış pisti. Evet, böylesi atmosferiyle güçlü bir oyunda yarış fikri kulağa hiç de kötü gelmiyor. Kaldı ki çok eğleneceğinizi de –hele ki yarış oyunlarını da seviyorsanız - söyleyebiliriz. Biz oyunu oynadığımız süre içinde bu pistte bolca vakit geçirdik. Ancak şimdi gelelim işin teknoloji tarafına.
Death Stranding Director's Cut, PlayStation 5'e özel olarak çıkmış bir yapım ve PS5'in tüm nimetlerinden faydalanıyor. DualSense'in haptik kontrollerini nasıl kullandığını gördüğünüzde bayılacaksınız. Yolda yürümenizden tutun da motora oturmanıza, bir şeyler dinlerken verdiğiniz vücut tepkilerinize kadar oyunun her yerine yedirilmiş bu teknoloji. Ayrıca, grafikler de şahane görünüyor. Oyunun zaten fotorealistik olan grafikleri PlayStation 5 sayesinde çok başka bir seviyeye çıkmış ve çoğu zaman kendinizi ekrana bakar bir halde bulmanıza yol açıyor. Ölçeklendirilmiş 4K görseller devamlı olarak 60fps sağlayabiliyorlar ve akışkanlık had safhada. Ve müzikler, yine, aldı götürdü...
Sonuç
Sonuç olarak toparlarsak Death Stranding Director's Cut, ilk oyunu bitirdiyseniz, tüm görevleri yapıp Platinum kupasını aldıysanız, ancak halen bu evrende dolaşmayı sürdürmek istiyorsanız tam size göre bir yapım. Yeni eklentilerle beraber daha eğlenceli hale geldiğini de söyleyebiliriz. Eğer daha önce hiç oynamadıysanız ise, şahane bir fırsat. Zira konusuyla, yenilikçi bakış açısı, sanat yönetmenliği, görselliği, müzikleri ve PlayStation 5'in teknolojisiyle beraber uzun soluklu bir eğlence fırsatı.
PUAN: 90
KÜNYE
- Yayıncı: Sony Interactive Entertainment
- Geliştirici: Kojima Productions
- Tür: Aksiyon – Macera
- Platform: PlayStation 5
- Web: store.playstation.com