Avatar: Frontiers of Pandora İncelemesi
Na'vi kültürünü daha yakından tanımak için James Cameron’un meşhur serisindeki iki film arasında geçen ve ustaca uyarlanan bu oyun tam size göre. Yeni bir gezegene yola çıkmaya hazır mısınız?
Rambo’dan Terminatör’e, Aliens’dan Avatar’a kadar farklı fantastik dünyaları en heyecan verici şekilde beyaz perdeye aktarma konusunda büyük bir üne sahip olan James Cameron, 2009 yılında Avatar filmiyle sinemada devrim yaratmak istediğinde, eş zamanlı olarak Ubisoft ile birlikte video oyununu da piyasaya sürmüştü.
İlk oyun zamanına göre fena değildi elbette ama bu incelememde yer vereceğim Avatar: Frontiers of Pandora’nın kesinlikle başka bir seviyede olduğunu en baştan belirteyim. Ubisoft bu sefer hiç riske girmemiş ve Far Cry ile Assassins Creed’in garantili denenmiş mekaniklerini Pandora dünyası içine harmanlamış ve tam da yılın sonunda bize çekici ve muhteşem bir macera oyunu olarak sunmayı başarmış.
Hikaye iki Avatar filmi arasında geçiyor
Hikâye, şimdiye kadar yayınlanan iki film arasında geçiyor.
Çoğunlukla birincil bakış açısıyla oynadığımız filmde, çocukken
insanlarla bağları güçlendirmek için RDA (Resources Development
Administration)'daki bir "elçilik programına" katılan isimsiz bir
Na'vi'yi (erkek ya da kadın görünümünü ve kimliğini seçebiliyoruz)
kontrol ediyoruz. Yavaş yavaş bu program askeri bir hal alıyor ve
ilk filmdeki Jake'in saldırısından sonra, 15 yıl sonra uyanmak
üzere kriyojenik uykuya yatırılıyoruz. Daha sonra, filmlerde henüz
gösterilmemiş bir bölge olan Pandora'nın batı kıtasındaki direnişe
katılıyoruz.
Orada, neredeyse soyu tükenmiş Sarentu klanının üyeleri olarak, RDA'nın işgaline karşı güçlerimizi birleştirmek için diğer üç klanla bağ kurmak zorundayız. Başta da belirttiğim gibi, oyun tam anlamı ile bir Ubisoft oyunu. Pandora'nın geniş açık dünyasında olay örgüsünü ilerleten ve yeni yeteneklere ya da ortamlara erişmemizi sağlayan bir dizi ana görevle gezegeni keşfediyoruz. Yolumuzu bulmak için basit bir pusulamız ve her şeyden önce bir düğmeye basarak etkinleştirdiğimiz ve hem hayvanların hem de insan düşmanların izlerini ve zayıf noktalarını ya da daha da önemlisi aktif olduğumuz görevde bir sonraki hedefin yerini gösteren flaşları görmemizi sağlayan na'vi duyularımız var.
Pandora’nın doğasını tanımak önemli
Ancak duyuların doğru çalışması için mutlaka görevin aktif olarak
seçili olmasına dikkat etmek gerekiyor. Böylece yanlış bir yere
yönlendirilmekten kurtulabilirsiniz. Ayrıca bulduğumuz bitkilerin,
hayvanların ve meyvelerin neye benzediğini ve ne işe yaradığını
açıklayan bir alan rehberine de sahibiz. Zehir salgılayan düşman
bitkiler, daha fazla koşmamıza yardımcı olacak olanlar, yırtıcı
hayvanlar, daha barışçıl olanları ayırt etmek için bu rehberi de
kontrol etmeyi unutmayın. Bu rehber sayesinde, özellikle aramak
istediğimiz bitkileri veya hayvanları işaretleyebiliyoruz.
Elbette bir Na'vi olarak yüksek hızda yürüyüp koşabiliyoruz ve bir insanından çok daha yükseğe zıplayabiliyoruz. Bu nedenle bol miktarda tırmanma ve dikey keşfe de hazır olun. Silah olarak üç tür yay, bubi tuzaklı bomba atarı kullanabiliyoruz. Tabii ki her zaman saldırı ve av tüfekleri, sersemletici el bombaları ya da roketatarlar gibi insan teknolojileri de kullanabiliyoruz.
Pişirmek çiğ yemekten daha avantajlı
Meyve veya et yiyerek yenilenebilen bir sağlık çubuğumuz ve bir
dayanıklılık çubuğumuz var. Daha fazla iyileşmek ve daha
fazla dayanıklılık gibi ekstra geçici etkiler yaratmak istiyorsanız
bunları önceden pişirmenizi tavsiye ederim. Dayanıklılığımız
sürdüğü sürece, siper aldığımızda sağlığımızı otomatik olarak geri
kazanabiliyoruz. Ayrıca savaşın ortasında, gerekli malzemelere
sahipsek patlayıcı oklar gibi ekstra mühimmat da üretebiliyoruz.
Normal oklar için envanterinizde bol bol çubuk bulundurmayı
unutmayın.
Öte yandan, insan yapılarını tespit edip onarabilen veya sabote edebilen bir tarayıcı olan SID'yi de zaman zaman kullanmamız gerekiyor. Bunu bir elektrik devresini takip ettiğiniz basit bir mini oyunla yapıyorsunuz.
Seviyenize uygun görevler seçin
Pandora'nın çevresi keşfedilecek şeylerle dolu. Tüketebileceğimiz
ya da pişirebileceğimiz meyveler, sabote edilecek BKA tesisleri,
avlanacak ya da BKA oklarından kurtarılacak hayvanlara ek olarak en
önemlisi sağlığımızı artıracak ya da bize beceri puanı verecek özel
bitkiler! Bu puanları, yeni hareket kabiliyetleri eklememize,
avlanma, toplama ya da savaş yeteneklerimizi geliştirmemize olanak
tanıyan ilgili yükseltme ağaçlarında kullanabiliyoruz. Bu yönleri
geliştirdikçe ve hem silahlar hem de zırhlar için daha iyi
ekipmanlar elde ettikçe karakterimizin seviyesi yükseliyor. Her
görev, ana ya da yan görevler, düşmanların ne kadar zorlu olduğunu
yansıtacak bir seviyeye sahip. Assassin’s Creed’den de aşına
olacağınız üzere 10. seviyedeyseniz 15. seviye bir göreve gitmenizi
pek tavsiye edemeyeceğim.
Daha iyi ekipman veya yeni görevler bulmak için, farklı klan veya direniş karargahlarını ziyaret edip burada yaşayanlarla konuşabilir, yemek pişirebilir, yeni silah parçaları üretebilir ya da topluluğa bağışta bulunabilirsiniz. Bu da o klanın bize olan teveccühünü artırmaya yardımcı oluyor. Bir klana ne kadar çok iyilik yaparsak, yeni karakter öğeleri veya daha önemli görevler konusunda bize o kadar çok yardımcı oluyorlar.
Kendi ikranızı bulmanın zamanı geldi
Son olarak, oyunun belirli kilit anlarında iki çok ikonik hayvanla
bağ kurabiliyoruz. Bir yanda, geçici olarak nefes kesici ovalarda
gezinmemizi sağlayan "atlar". Diğer yanda ise, ömür boyu bağ
kurduğumuz ve oyunda sadece bu sırada karakterimizi görebileceğimiz
üçüncü şahıs bakış açısında süzülerek, dönerek ya da
hızlanarak uçmamızı sağlayan "ejderha" ikran.
İkranın sırtında en yüksek bölgeleri ziyaret edebileceğiniz gibi RDA helikopterlerine de ateş edebiliyoruz. İnebileceğiz bir arazi olduğu sürece ikranı istediğiniz zaman çağırabiliyorsunuz. Ayrıca çok yüksekten atlarsak uçuşun ortasında bizi kurtarmaya bile gelebiliyor. Dayanıklılığını yeniden kazanmasına yardımcı olmak için ise zaman zaman onu beslemeyi de unutmayın.
Ne uzun ne de kısa bir deneyim. Tam
dozajında!
Açık dünya doğası göz önüne alındığında, elbette kesin bir şey
söylemek zor olsa da en azından birkaç yan görev ve meydan okumayla
kendinizi eğlendirdiğinizi varsayarsak, uzunluk yaklaşık 15 ila 20
saat arasında değişebilir. Evet bir Ubisoft oyunu için kısa
olabilir ama bence bu dünyanın tadını çıkarmak için fazlasıyla
yetiyor. Ben yapmadım ama tüm zorlukların, RDA görevlerinin ve
diğer yan görevlerin üstesinden gelip her şeyi bitirmek isterseniz
de bu süre 30-40 saate kadar çıkabiliyormuş.
Deneyime biraz daha sosyallik katmak istiyorsanız, bu rakamı biraz artırabilecek çok oyunculu bir kooperatif modu da var, ancak bunun için yeni ya da özel bir içerik maalesef yok. 2. Oyuncu sadece ana oyuncunun hikâyesinde ilerliyor ve destek görevi görüyor. Ne yazık ki yalnızca çevrimiçi olarak oynayabiliyorsunuz, yerel bölünmüş ekran bulunmuyor.
Avatar: Frontiers of Pandora’nın bu tür bir deneyim için olağan bir zorluğa sahip olduğunu söyleyebilirim, zor bir oyun sayılmaz. Zaten istediğiniz zaman 4 zorluk seviyesi arasında değişiklik yapabiliyorsunuz. Orta seviyenin oldukça kolay olduğunu söyleyebilirim. Sadece süper korumalı RDA üslerine sızma sırasında bazı zorluklar yaşayabilirsiniz. Her halükarda, oyun çatışmaların seviyesini düşürmek için birçok erişilebilirlik seçeneği de içeriyor. Kısacası, Ubisoft geleneği olarak, kendinize özel bir deneyim tasarlayabilir ve hayatı istediğiniz kadar karmaşık hale getirebilirsiniz.
Assassin’s Creed Pandora mı? ;)
İnceleme süresince sıklıkla bahsettiğim gibi oyun, ana ve yan
görevleri olan topladığınız puanlarla beceri ağacınızı
geliştirebileceğiniz ve aldıklarınızı kuşanabileceğiniz tipik bir
Ubisoft açık dünya oyunu. Hatta menüler bile Assassin's Creed
Valhalla ve benzerlerini anımsatıyor. Ancak bunu bir negatif yorum
olarak yazmıyorum. Yapımcılar, formülü Avatar evrenine bir eldiven
gibi uydurmayı başarmışlar. Keşfedilecek o kadar çok ilginç hayvan
ve bitki ırkı, fethedilecek o kadar çok gerçeküstü ve muhteşem dağ
veya üstesinden gelinecek RDA zorlukları var ki her zaman biraz
daha fazlasını bekliyorsunuz. Bir yanda, ekolojik yönü ve doğayla
birlikteliği vurgulayan iyi anlatılmış bir hikaye, diğer yanda
Na'vi'lerin yavaş yavaş keşfettiğimiz güçlü ve çekici felsefeleri
var.
Silahlı çatışmalar, şaşırtıcı derecede rahat ve dinamik. İncelemeyi okurken devasa dış iskeletlere karşı çoğu zaman yayla ateş etmek size orantısız ve yavan gibi gelebilir, ancak emin olun oynarken öyle hissettirmiyor. Cephanemizi iyi ayarlamak, askerleri şaşırtmak için ileri geri koşmak ve zayıf noktalarına saldırmak çok tatmin edici bir deneyim. Düşmanlar etrafımızı sarmaya çalışıyor veya yardım çağırıyor, bu da bize kağıt üzerinde bizden daha güçlü olsalar da yırtıcı içgüdülerimiz ile onları alt etmenin hazzını veriyor. Maalesef seviye atlama sistemi zorluğu ve uzunluğu biraz zorluyor, ancak diğer oyunlardaki kadar aşırı değil.
Series S’in gücünü göstermek için bu oyunu örnek
verebilirsiniz
Gelelim, Avatar: Frontiers of Pandora'nın en çok öne çıkan teknik
yönüne. Ben oyunu Xbox Series S üzerinde oynadım ve buna rağmen
sonuç gerçekten muhteşemdi. Dağlık manzaralar, bitkiler ve hareket
halindeki küçük canlılarla dolu ormanlar, geceleri hareket eden
parçacıklar, ufukta yüzen adalar veya rüzgarda kıpırdayan bitki
denizleri karşısında şaşırmaktan kendinizi alamıyorsunuz. Series
S’in deneyimiyle ilgili sorusu olan birine rahatlıkla bu oyunu
referans gösterebilirsiniz. Diğer taraftan Xbox Series S üzerindeki
tek dinamik 1440p 30fps moduna ek olarak Xbox Series X ve PS5’de
ise 60 fps performans modu da bulunuyor.
İkranımızla ilk kez yolculuk ettiğimizde ya da uçtuğumuzda, size birden fazla kez etkilemeyi başarıyor. İnsan sürekli oyunu durdurup fotoğraf çekmekten kendini alamıyor. Macera gerçek bir görsel-işitsel şov, zaman zaman heyecan verici ve her şeyden önce, bu büyülü gezegenin yeni köşelerini keşfetme isteği uyandırmak için konusu ve oynanışıyla sizi ekran başına bağlayacağına eminim.
Sonuç
Avatar: Frontiers of Pandora’nın her şeyden önce James Cameron
tarafından yaratılan evrenin bir video oyununa muhteşem bir
aktarımı olduğunu tekrar belirtmem gerek. Oynaması çok zevkli.
Ubisoft'un yerleşik açık dünya formülüne sıkı sıkıya bağlı kalarak,
oyuncuların etrafta dolaşmak, seviye atlamak, kaynak toplamak ve
düşman yerleşkelerini yok etmekle meşgul olabilecekleri yemyeşil
bir ortam sunuyor. Büyük bir Avatar ya da Far Cry Primal hayranı
değilseniz bilmediğiniz bir şey yok. Diğer taraftan Avatar:
Frontiers of Pandora, Pandora'yı bir Na'vi olarak savunmaya cesaret
eden herkese hitap edecek çok yönlü bir oyun ve mükemmel bir görsel
şov sunuyor.
80
Yayıncı
Ubisoft
Geliştirici
Massive Entertainment
Platform
Xbox Series
S/X, PC, PS5
Tür
Açık dünya, FPS, macera
Web
www.avatar.com