Atomic Heart İncelemesi - SSCB'nin dünya devi olduğu alternatif bir evrendeyiz
SSCB'nin dünyanın büyük güçleri arasında ön sıralarda yer aldığı ve en son teknolojilerini ABD de dâhil olmak üzere dünyanın geri kalanına ihraç ettiği fütüristik, alternatif bir evrende bir maceraya ne dersiniz?
Uzun yıllardır oyun sektöründe olan, profesyonel ve mükemmel özgeçmişlere sahip büyük oyun geliştiricilerinin yanı sıra son yıllarda henüz ilk projeleri ile büyük bir heyecan yaratan küçük, yeni kurulmuş oyun şirketlerinin sayısı da giderek artıyor. Ben de imkan buldukça özellikle bu tür yapımları kaçırmadan sizlere ulaştırmaya çalışıyorum. Kıbrıs merkezli bir stüdyo olan ve bünyesinde birçok Rus geliştirici barındıran Mundfish de bunlardan biri. Alternatif, fütüristik bir Sovyetler Birliği'nde geçen ve BioShock, Doom ya da Fallout gibi efsanelere gönderme yapan Atomic Heart ile yıllardır hepimizde büyük bir beklenti oluşturdular. Bu uzun bekleyişin ardından en sonunda Mundfish'in ilk oyununu ben de oynama fırsatı buldum. Peki çıktığı ilk gün Xbox Game Pass'e eklenen bu sıra dışı oyun beklentimi ne kadar karşıladı, gelin birlikte bakalım.
Görevini tamamla, yoldaş
Atomic Heart bizi, robotların ve makinelerin modern toplumların
işleyişinin temel bir parçası haline geldiği, SSCB'nin dünyanın
büyük güçleri arasında ön sıralarda yer aldığı ve en son
teknolojilerini ABD de dâhil olmak üzere dünyanın geri kalanına
ihraç ettiği fütüristik, alternatif bir Sovyetler Birliği'ne
götürüyor. Oyunda, binbaşı P-3 olarak bilinen ve Sovyetler
Birliği'nin tüm nüfusunu Kollektiv olarak bilinen ortak bir projede
birleştirmeyi amaçlayan "polimerizasyonun" büyük mimarı Dr.
Sechenov'un sağ kolu Sergey Nechaev'i kontrol ediyoruz.
Görevimiz ise Sechenov'un emriyle Tesis 3826'ya gitmek ve sadece Sovyetler Birliği'nin dış dünyaya karşı güvenilirliğini değil, aynı zamanda Sovyet vatandaşlarının bütünlüğünü de tehdit eden vahşi robotların saldırısını durdurmak. Atomic Heart; felsefe, insanlık, komünizme karşı kapitalizm temalarını ele alıyor ve büyük siyasi, savaş ve sosyal etkileri var. Sadece dizginlenemez aksiyonuyla eğlenceye davet etmekle kalmayan, aynı zamanda bu ve diğer birçok konu üzerinde düşünmemizi sağlayan ideolojik uçlarla dolu bir hikayeye sahip.
Açıkçası spoiler vermemek için detaylara girmek istemiyorum ama tamamen anlatı düzeyinde, Atomic Heart türün belirli kalıplarına uyuyor ve olayların biraz öngörülebilir bir gelişimi var. Ancak oyunun sonuna kadar yaklaşık 20 saat boyunca bizi diken üstünde tutacak çok sayıda sürprizi de içinde barındırıyor.
Söyleyeceğin bir şey varsa eldivenime anlat
Neyse ki P-3, Atomic Heart'taki macerasında yalnız değil, bize
sadece felsefi ve derin sohbetler sunmakla kalmayacak, aynı zamanda
savaşta ve savaş dışında büyük yardımcımız olacak robotik bir
eldiven olan Char-Les de var. Atomic Heart'ın en büyük gücü, yakın
dövüş silahlarını, ateş ve enerji silahlarını ve robotik
düşmanlarımızı elektriklendirmemize, dondurmamıza, yakmamıza veya
havaya fırlatmamıza izin veren güçleri nasıl birleştirdiğinde
yatıyor. Mundfish'in oyunu sizi belirli becerilerde uzmanlaşmanız
için ödüllendiriyor, ancak yazının devamında bahsedeceğim bir
değişiklik de getiriyor.
Gerçek şu ki, polimerik güçlerimizle düşmanlarımızı baltalarken patlatmak, onları yüklü bir plazma atışıyla patlatmak ve hatta bir füze patlamasıyla şaşırtmak gerçekten çok zevkli. Atomic Heart'ın sunduğu tüm aksiyon olanaklarının birleşimi, görkemlilik açısından en güçlü noktası ve yadsınamaz bir eğlence bileşenine sahip. Ancak oyunda en çok hoşuma giden şeylerden biri de ganimet sistemi oldu. Normalde benzer oyunlarda, alabileceğimiz ve envanterimize ekleyebileceğimiz her şeye öncesinde dikkatlice baktığımız aşamalardan geçmek zorundayken, bu oyunda Charles; dosya dolaplarını, düşen düşmanları, masaları, çekmeceleri ve sandıkları kesintiye uğratmadan ya da bizi ilgilendiren veya ilgilendirmeyen şeyleri ayırt etmeden bir süpürge gibi yağmalamamıza izin veriyor. Toplanan her şeyin bir kullanım yeri var. Dolayısıyla bu sadece kullanışlı değil; kullanması da oldukça eğlenceli.
Kaynakları tekrar tekrar kullanabiliyoruz
Envanter yönetimi ve topladığımız tüm bu malzemelerle ne
yaptığımız, Atomic Heart'ta iyi ilerlemek için çok önemli. Bu
nedenle, bulmamız gereken diyagramlardan yeni silahlar oluşturmak
için topladığımız her şeyi geri dönüştürebileceğimiz, parçalarla
yükseltebileceğimiz, aynı parçaları güçlendirebileceğimiz ve
sınırlı kapasiteli envanterimize ihtiyacımız olan her şeyi
sığdırabilmek için neyi taşıyıp neyi taşımayacağımıza karar
verebileceğimiz bir tür otomat olan Nora ile sık sık haşır neşir
olmamız gerekiyor. Nora makinelerinde gerçekleştirebileceğimiz bir
diğer işlev ise, elde edilen polimerik malzemeyi karakter için yeni
becerilere yatırmak. Bunları sağlığımızı, P-3 hızımızı veya mevcut
enerjimizi artırmak için daha genel bir kategoriye ayırabiliriz,
ancak aynı zamanda yukarıda bahsettiğim güçleri elde etmek veya
geliştirmek için de de kullanabiliyoruz.
Atomic Heart'ın en başından beri açıkça ortaya koyduğu bir şey var. O da beceri edinmek için harcadığımız polimer kaynaklarının tekrar kullanılabilir olması. Oyun bizi tüm bu becerileri denemeye ve savaşı olabildiğince eğlenceli hale getirmek için yeni olası kombinasyonları denemeye davet ediyor. Bu yüzden istediğiniz zaman polimer kaynaklarınızı geri alıp henüz kullanmadığınız diğer güçlere yatırabiliyorsunuz. Atomic Heart'ın oyunu nasıl oynamak istediğinize başkasının değil sizin karar vermenize izin verme fikri gerçekten takdir edilmeye değer.
Sadece yarı açık bir dünya var emin olun bu iyi
olmuş
Nasıl savaşacağımızı anlattım, şimdi de Atomic Heart'ın ana
görevlerinin nasıl ortaya çıktığını, bunlarda nasıl
ilerleyeceğimizi, ne bulduğumuzu ve açık dünyasının nasıl
çalıştığına bir bakalım. Belki de sadece bana öyle gelmiştir ama
öncesinde fragmanları izlerken Atomic Heart'ın açık dünyasının
oyunda kilit bir rol oynayacağı hissine kapılmıştım. Ancak, aslında
açık dünya ana hikaye açısından, görevden göreve geçmek için sadece
bir zemin oluşturuyor. Ana görevlerin büyük çoğunluğu yalnızca iç
mekânlarda geçiyor.
Bu da demek oluyor ki sadece yarı açık bir dünya var. Dış mekanlar düşmanlarla dolup taşıyor, öyle ki birkaç robot sizi karşılamaya ve hayatınızı zindan etmeye gelmeden iki adım atmanız neredeyse imkansız. İlk başta can sıkıcı çünkü onlarla başa çıkacak gücümüz yok. Gerçi sonrasında da can sıkıcı olmaya devam ediyor. Çünkü ister ana görev ister isteğe bağlı içerik olsun, tek yapmak istediğiniz hedefinize ulaşmak. En kötüsü, düşmanlara ek olarak, oyunda bir uyarı sistemi de var. Yani güvenlik kameralarının gözünde düşmanlarla savaşırsanız seviye 2'ye geçiyor ve siz bölgeyi terk edene kadar düşmanlar durmadan ortaya çıkıyor. Bu kameralardan çok sayıda var ve onları yok etseniz bile dronlar tarafından yeniden inşa edilebiliyorlar. Bu yüzden hiç uğraşmayın derim. Sonuç olarak ise açık dünya ile uğraşmayı, başlangıçta yapmak istediğimden çok daha az yan görev yaptığım noktaya kadar sıkıcı bulduğumu da belirteyim.
Minik oyunlar da olmasa nefes almak zor
Ana hikaye açısından açık dünyanın çok az ilgisi var ya da hiç yok,
ancak silah şemalarına, yükseltmelere ve çok güçlü parçalara
erişmenizi sağlayan farklı bulmacalar içeren test alanlarına gitmek
istiyorsanız, kaçınılmaz oluyor. Atomic Heart ayrıca uzun rotalar
arasında geçiş yapmak için bir arabaya binmenize de izin veriyor.
Bazı sorunlardan kaçınmak ve hayatınızdan dakikalar kazanmak için
iyi bir alternatif. Ana görevlerin neredeyse tamamen kapalı
mekanlarda geçmesinin iyi olduğundan bahsetmiştim. Atomic Heart'ın
seviye tasarımı gerçekten sansasyonel. Görevler bazen biraz
tekrarlayıcı olabiliyor, genellikle odak noktası haritanın
etrafındaki belirli nesneleri bulmak. Bunların her biri söz konusu
seviyedeki stratejik noktalara yerleştirilmiş. Mundfish, aksiyon
bölümlerini platform, bulmacalar ya da basit kapı açma mini
oyunları ile ustaca birleştirmiş.
Kapı açma minik oyunlar gibi dursa da oldukça eğlenceli. Klasik Skyrim kilit açma sisteminin yanı sıra renkleri sıralamanız gereken bir kadran oyunu, sınırlı bir süre içinde hızlı bir şekilde düğmelere basmanız gereken bir oyun ya da farklı şekilli bobinler kullanarak bir lazeri eşleştirmeniz gereken bir oyun da var. Bu mini oyunlar bana neden eğlenceli geldi bilemiyorum ama sanırım aksiyonlar arasında bir nefes almama imkan tanıdığı için olabilir.
Oynanabilir bir mekanik olmasa da Charles'ın arkadaşlığı oyunun güçlü yanlarından bir diğeri. Robotik eldivenimizin P-3 ile yaptığı konuşmalar çok ilginç, ancak bunların hızı ve derinliği oyunun bazen Doom'dan esinlenen çılgın temposuna her zaman uymuyor. Açıkçası üç robot arkamızı sarmışken Charles'ın bizimle hala insanlık ve bilinç hakkında konuştuğu durumlarda sinir olabiliyorsunuz. Bazen de konuşmalar farklı bir konuşmanın tetiklenmesi gereken bir noktaya ulaştığınız için aniden kesilebiliyor. Sanki oyun bazen kendine ihtiyaç duyduğu alanı bile vermiyor. Bu da aksiyonun ne kadar fazla olduğunu anlatan en iyi şey sanırım.
Tchaikovsky metal cover eşliğinde görsel
ziyafet
Oyunun hiçbir şekilde aksamadığı noktası ise müzikleri. Mundfish'in
müzik zevki ve bunu hikaye, oyunun sembolojisi ve oynanışla bir
araya getirme biçimi kesinlikle nefes kesici. Atomic Heart klasik
müziği sık sık kullanıyor, elbette Rus Çaykovski ve Kuğu Gölü'nün
yanı sıra diğer efsanevi klasik besteciler de var. Ancak, Doom'dan
alınmış gibi görünen heavy metal parçalarıyla bir araya
getirdiklerinde bu kombinasyon kesinlikle rakipsiz hale geliyor.
Besteci Mick Gordon, id Software'in efsanesinin 2016'daki
remake’inden bu yana müzikleri hayata geçiren kişi olduğu için buna
şaşmamak gerek. Metalle karışık klasik müzik eşliğinde düzinelerce
düşmana sağlı sollu ateş etmek, son zamanlarda bir video oyununda
yaşadığım en adrenalin dolu ve heyecan verici deneyimlerden biri
oldu. Mundfish bu konudaki detaylara çok özen göstermiş.
Benzer şekilde, Atomic Heart'ın grafikleri ve sanat tarzı hakkında konuşmadan da olmaz. Eğer oyun tüm dünyada binlerce kullanıcının dikkatini çektiyse, bunun nedeni mükemmel görünen grafikleri. Özellikle oyun girişinde etrafa bakmaktan oynayamadığımı belirteyim. Ancak sonrasında AAA bir oyun olmadığın izleri kendini gösteriyor. Yine de deneyim boyunca harika bir seviyede görünüyor, bu da su götürmez bir gerçek.
Sonuç
Atomic Heart bir AAA oyun değil. Ancak küçük ve deneyimsiz bir
stüdyonun ilk projesi olduğu göz önüne alındığında bu göz ardı
edeilebilir. Gerçek şu ki Mundfish'in çalışması büyük beklentilerle
geldi ve hikâyesini yaklaşık on sekiz saatte tamamlayan Atomic
Heart'ın sadece beklentileri karşılamakla kalmadığını, aynı zamanda
Kıbrıslı stüdyonun kayda değer bir iş çıkardığını söyleyebilirim.
Atomic Heart, olay örgüsü açısından tahmin edilebilir olsa da
anlatı açısından derin bir oyun. Ancak gerçekten kendini gösterdiği
yer, şeytani derecede eğlenceli savaş sistemi. Düşmanlarımızı
parçalara ayırmak için ateşli silahları, yakın dövüş silahlarını ve
her türlü gücü birleştirmek harika hissettiriyor ve oyun, nasıl bir
yıkım yapmak istediğinize karar verene kadar kaynakları tekrar
tekrar dağıtmamıza izin vermesi ile de farklılaşıyor. Üstelik Xbox
Game Pass ile ücretsiz de oynanabiliyor.
80
Yayıncı
Focus Entertainment
Geliştirici
Mundfish
Platform
Xbox Series
S/X, Xbox One, PC, PS5, PS4
Tür
FPS, Macera
Web
https://mundfish.com/