Atık Sularda Tespit Edilen Koronavirüs, Hastalık Tespitinde Umut Olabilir
Dışarıda, Koronavirüs taşıyan ama tespit edilmemiş olan kaç kişi olduğunu bilmemiz neredeyse imkansız. Ama atık sularda keşfedilen Koronavirüs, bir yandan korkutucu bir gelişme gibi görünse de, bir yandan bize yardımcı olabilir.
ABD'nin Massachusetts eyaletinde, atık su arıtma tesisinde,
beklenmeyen düzeyde Koronavirüs varlığı
belirlendi. Bu da, atık su tahlilinin, hangi bölgelerde Koronavirüs
bulunduğunun belirlenmesinde yardımcı bir yöntem olabileceği
anlamına geliyor. Tabi aynı zamanda, atık su tesislerinde bulunan
suyun virüsün yayılmasına yol açabileceği endişeleri de söz
konusu.
Henüz hakem incelemesinden geçmemiş olan araştırmanın yazarları, Dünya genelinde SARS-CoV-2'nin salgın yayılımına rağmen ABD'de henüz testlere genel erişimin sınırlı olduğunu belirtiyorlar. Araştırmacılar, herkesin test edilmesinin pratik olmamasına rağmen atık su arıtma tesislerinin toplumlardaki patojen varlığını belirlemede önemli bir gösterge olabileceğini düşünüyorlar.
Benzer atık su tabanlı epidemiyoloji (WBE) yöntemleri 2003 SARS-CoV salgını sırasında Çin'de de kullanılmıştı ve İsrail, Mısır ve İsveç'te hastalıkları takip etmek için halen başvurulan bir yöntem.
WBE adı verilen bu yöntemin SARS-CoV-2
tespiti için uygun bir yöntem olup olmayacağını belirlemek için
Biobiot Analytics ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT)
araştırmacıları, büyük bir şehir atık su arıtma tesisinden on örnek
aldılar ve 20 Ocak'ta ABD'de ilk defa belirlenen hastalıktan önce
alınmış olan örneklerle karşılaştırdılar. Daha önceki her bir örnek
virüs için negatif sonuç verirken, 18 ve 25 Mart tarihleri
arasındaki testler pozitif ve eyaletteki klinik olarak doğrulanan
vakalara göre beklenenden "ciddi miktarda daha yüksek" seviyeler
gösterdi.
Tahminlere göre atık örneklerinin yaklaşık %5'i pozitif iken, nüfusun sadece %0,026'sının virüse sahip olduğu doğrulanmış durumda. Bu farkın neden bu kadar yüksek olduğu henüz bilinmiyor ancak asemptomatik taşıyıcılara bağlı olması mümkün.
Araştırmacılar, bu yaklaşımın ölçeklendirilebileceğini ve SARS-CoV-2 salgınını modellemek için kullanılabileceğini öneriyorlar. Ayrıca gelecekte de özellikle kalabalık şehirlerde salgınları takip etmek için kullanılması mümkün olabilir.
Virüsün nüfustaki yoğunluğunun anlaşılması, hükümet ve hastane yetkililerine de hedef belirleme konusunda yardımcı olabilir.