Arktik Buzulların Erimesiyle, Binlerce Yıllık Virüsler de Geri Dönüyor!
Arktik (Kuzey Kutbu) buzulları erirken, binlerce yıl önce görülen ve bugün haklarında pek bir bilgimiz olmayan tarihi mikrop ve virüsler de hayata dönüyor.
Kuzey Kutbunun (Arktik) kalıcı buzunda, trilyonlarca
mikrop hapsolmuş bir şekilde binlerce yıldır "derin uyku" durumunda
bekliyor. Peki iklim değişikliği bu durumu değiştirebilir
mi? Başka bir deyişle, bu mikropları "uyandırabilir mi?"
İklim değişikliği sırasında Arktik, Dünya'nın geri kalanına göre iki kat daha hızlı ısınıyor. Artan sıcaklıklarla beraber de çoğunluğu buzlardan, buzullardan ve kalıcı buzlardan oluşan bu ortam, buzlarını kaybetmeye başlıyor. Dünya'daki suların büyük bir kısmı gibi donmuş suyun da muazzam miktarda mikrop çeşitliliği gösterdiği, farklı bakterilerden mantarlara ve alglere kadar pek çok türü barındırdığı biliniyor.
Dünya'nın karasal yüzeyinin %25'ine kadarının kalıcı buz altında olmasından dolayı bu türlerin pek çoğu hakkında henüz bilgimiz olmaması muhtemel gözüküyor. Bu yılın daha erken dönemlerinde bilim insanları kuzey batı Tibet Platosu'ndaki 15.000 yıllık Guliya buz örtüsünden alınan buz örnekleri içerisinde hapsolmuş virüsleri inceledikleri araştırmanın ön sonuçlarını yayımladılar. Bu analize göre buz çekirdeği örneklerinde 30'dan fazla virüs grubu bulunuyordu ve bunların 28'i bizler için tamamen yeni türlerdi. Anlaşılabilir bir şekilde bu bulgu ile beraber kalıcı buzun erimesinin, yeni bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olup olmayacağı sorusu sorulmaya başlandı.
Sibirya'nın derinliklerindeki Yamal Yarımadası, 20'inci yüzyılın başlarında sürekli tekrar eden şarbon salgınlarıyla duyulmaktaydı ve bu da enfeksiyonun "Yamal hastalığı" olarak da bilinmesine sebep oldu. Neyse ki geyik aşılamaları ve hastalığın daha iyi anlaşılması sayesinde büyük salgınlar çoğunlukla geçmişte kaldı.
Ancak 2016 yılında tekrar bir salgın başlayarak düzinelerce kişinin bakteri enfeksiyonu ile hastalanmasına ve en azından bir çocuğun hayatını kaybetmesine sebep oldu. Yetkililerin tahminlerine göre bölgedeki ısı dalgası kalıcı buzun erimesine sebep olarak enfekte bir ren geyiği bedeninin çözülmesine ve hastalığın tekrar ortaya çıkmasına sebep oldu. Her ne kadar bilim insanları bu salgının sebebinin büyük ihtimalle bölgedeki nüfus artışı ve geyik aşılamalarındaki düşüş olduğunu söylemiş olsa da, uzun süredir kayıp olan mikropların geri dönüp dönemeyecekleri sorusu bir kere daha gündeme geldi.
Ayrıca son yüzyıl içerisinde daha önceki salgınlarda ölen
insanların bedenlerinin çözülmesi ile salgınların geri gelebileceği
korkusunun giderek arttığını da görebiliyoruz. 1950'lerde, bilim
insanları Alaska kalıcı buzunda gömülmüş, 1918 yılındaki "İspanyol
Gribi" salgınında ölen bir kadının bedenini bulmuşlardı. 1997
yılına gelindiğinde ise 1918 H1N1 türünün virüs RNA'sı serisinin
tamamen oluşturmak için yeterli örnek toplanabilmişti.
Tabii ki hayata geri dönen herhangi bir mikrobun insanlar veya diğer memeliler için zararlı olacağının garantisi bulunmuyor. 2015 yılında Fransız bilim insanları, Sibirya'nın kuzey doğusunda Mollivirüs sibericum adı verilen 30.000 yıllık bir virüs bulmuştu ve hatta bu virüsü hayata döndürerek bir amibe bulaşmasını sağlamışlardı. O sırada bu durum medyada büyük bir olay yaratmış olsa da, pek çok kişi bu virüsün insanları etkileyebileceği korkusunun abartıldığını söylemişti ve virüsün sadece amipleri etkilediği görülmüştü.
Ancak kalıcı buzulların ve mikrop yaşamlarının erimesi söz konusu olduğunda tarihi virüslerin hayata geri dönerek insanları ve diğer memelileri etkilemesi endişelerinden çok daha kesin olan bir tehdit bulunuyor. Geçtiğimiz on yıllarda gösterildiği üzere asıl soru sadece iklim değişikliğinin bu mikroorganizmaları nasıl etkileyeceği değil, bu hayata yeni dönen mikroorganizmaların iklimi nasıl etkileyeceği. Milyonlarca mikroorganizma hayata geri dönerken tekrar solunum yapmaya ve atmosfere muazzam miktarlarda karbondioksit ve metan gazı salmaya başlıyorlar. Bu durumun gezegenin atmosferini ve iklimini tam olarak nasıl etkileyeceğini söylemek pek mümkün olmasa da, erimekte olan kalıcı buzların ciddi miktarlarda sera gazının açığa çıkmasına sebep olduğu rahatlıkla görülüyor. Belki de ironik bir şekilde bu durum teorik olarak gezegenin iklim probleminin daha da ilerlemesine ve daha fazla kalıcı buzun erimesine sebep oluyor.