200 Hz, internet ve diğerleri: TV Reloaded
Televizyon teknolojleri nereye doğru ilerliyor? CHIP Online güncel teknoloji eğilimlerine göz attı.
Yenilikler sadece teknoloji fuarlarının gerçekleştiği zamanlarda ortaya çıkmaz. Şubat ayında da TV-üreticilerinin geliştirdiği bazı yeni teknolojilere rastladık. İşte bu sene boyunca bize eşlik edecek olan teknoloji eğilimleri.
Bu senenin başında Tüketici Elektroniği Fuarı (CES) tüm önemli TV üreticilerini Las Vegas'a topladı. Etkinlikte yeni ürünlerin yanında eğilimler ve bunların gelecekteki sürümleri de tanıtıldı. Sizlere televizyonların geleceğinin nereye doğru yöneldiğini söyleyeceğiz.
Ev sineması televizyonu
Hollandalı üretici Philips ABD pazarında bulunmadığı için CES
etkinliğine uzak kaldı ama yine de bugünlerde "büyük" bir yeniliği
tanıttı: LCD televizyon Cinema 21:9. Bu 56 inçlik cihaz klasik 16:9
kenar oranını değil, isminin de belirttiği gibi 21:9 oranını
kullanıyor. Böylece DVD ve Blu-ray disklerdeki sinema filmleri
hiçbir siyah kenarlık olmadan en uygun büyüklükte gösterebiliyor.
Yani koyu sinema fanatikleri için üretilmiş bir televizyon.
Daha fazla Hertz: Akıcılık için yüksek frekans
Biraz daha fazla olabilir mi? Yeni LCD televizyonunuz için 50, 100 veya 200 Hz. Sizlere daha fazla resmin gerçek avantajlarını ve ne zaman gereksiz olduklarını anlatacağız.
LCD televizyonlar için temel disiplin: Hareket görüntüleme. Hareket etmeyen kişi veya nesne her LCD'de keskin gözükür. İşin içine hareket girdiğinde ise gölgelenme efekti, kirli kenarlar veya üst üste dış hat oluşumu gibi problemler ortaya çıkabilir. İşte tüm bunlar basit bir TV keyfini berbat edebilir.
Üreticiler hareket problemlerini ortadan kaldırmak için cihazların
tekrarlama frekanslarını arttırmayı denedi. Fakat bu süreç önceleri
tüplü TV'lerde olduğu gibi resmin aynen tekrar edilmesiyle olmuyor,
çünkü nihai görüntü de hiçbir iyileşme gerçekleşmiyor. Bu yüzden
cihaz tarafından ara resimler hesaplanıyor ve akışkan bir hareket
izlenimi bırakacak şekilde o anki kareye ekleniyor; yani resim
keskinleştiriliyor. Her resim 50 Hz'de gözüktüğünden yarı yarıya
daha kısa sürede gösteriliyor ve bu suretle izleyen kişinin gözü
"kandırılmış" oluyor. Daha fazla ara resim ve daha kısa bekleme
süreleri de 200 Hz tekniğinin ortaya çıkmasını sağlıyor. Bu tekniği
şu sıralar Samsung ve Sony kullanıyor.
Genelde televizyon yayınları 50 Hz frekansını kullanır. Bu iş için
24 Hz ile hazırlanmış sinema materyali minimum (yüzde 4) seviyede
hızlandırılır. Aynı durum normal DVD'lerde de geçerlidir. 60 Hz ile
üretilmiş ABD prodüksiyonları televizyonda gösterim için kare
kırpma yöntemiyle uyumlu hale getirilir. Bunun ekstradan
titremelere sebep olduğu ise görüntüde belli olur. Blu-ray
disklerdeki film materyali 24 Hz ile hazırlanmıştır. Eğer
televizyon buna yerel destek veriyorsa oynatım orijinal temposunda
gerçekleşir. Bunun dışında kural olarak dönüşüm işlemi (3:2
Pulldown) gerçekleştirilir. Televizyon bu dönüşüm işlemini de
titremelerle belli eder.
Sonuç
Daha fazla Hertz en azından hareketli görüntülerde büyük bir
iyileştirme gerçekleştiriyor. Fakat fazla resmin kısa bir sürede
hesaplandığı yerde TV'nin yanlış hesaplamalar sonucu ortaya
çıkaracağı görüntü hatalarının oluşma tehlikesi de artıyor. 60'dan
50'ye, 24'den 50'ye formatlama da hataları ortadan kaldırılmıyor.
Dolayısıyla bu durum üreticilerin odaklanabileceği bir alan daha
oluşturuyor; Hertz çılgınlığından bağımsız olarak.
Web ve TV: Televizyonda internet
Bazı üreticiler güncel televizyonlarına gerçek zamanlı veri akışı istemcisi (Sony, Philips, Samsung) de ekliyorlar. Bu istemci (streaming client) sayesinde multimedya içerikleri bir PC'den veya ağ depolama birimi (NAS) üzerinden televizyona aktarılabiliyor. Burada en sık ortaya çıkan eksiklik ise farklı kodlara sahip cihazların yetersiz donanımı oluyor. Öyle ki, genellikle filmler oynatılamıyor bile. Fakat bu eksiklik çoğu durumda medya adaptörü için yayımlanmış bir firmware güncellemesi ile giderilebiliyor.
Diğer üreticiler televizyonlarını doğrudan internete (Samsung,
Panasonic) bağlayabiliyor ve örneğin RSS beslemeleri sayesinde en
güncel haberleri ekrana getirebiliyor. Aynı şekilde hava durumunu
veya borsa durumunu da öğrenebiliyorsunuz. Bu konuda ortaklığına
ihtiyaç duyulan firmalardan biri Yahoo. Aynı şekilde filmleri
doğrudan YouTube üzerinden veya resimleri Picasa web albümlerinden
izlemek mümkün (Panasonic Viera Cast).
Sonuç
Televizyonun bir ağa bağlanması kulağa karmaşık gelebilir ki, bazen
de öyle. Fakat üreticiler yoğun bir şekilde ağ bileşenlerini daha
basit yöntemlerle çalışır duruma getirme üzerinde çalışıyor. Mesela
Philips bir rehber aracılığıyla kişiyi yönlendiriyor. Sayfa çağırma
gibi gerçek internet erişimi şu an için mümkün değil, fakat bizim
görüşümüze göre oturma-odası-networking erken bir geliştirme
aşamasında bulunuyor. Bununla beraber entegre QWERTY klavyesi olan
uzaktan kumandaları heyecanla bekliyoruz.
OLED: Çok sakin bir gelişim
OLED tarafında fazla bildirecek bir şey yok: Sony 2009'un başında 11 inçlik XEL-1'i Avrupa'da satışa sundu. Diğer üreticiler ise bu konuda çok çekingen.
Birçok beklentiye rağmen OLED televizyon pazarı çok sakin bir şekilde gelişiyor. Önceki gibi Sony seri üretime hazır bir portföy sunuyor, hem de ocak ayından bu yana. Fakat şimdiye kadar sadece ABD ve Japonya'daki tüketiciler 11 inçlik Sony XEL-1'in tadına varabildi. Önümüzdeki haftalarda cihaz Avrupa sahalarına da ulaşacak. Yalnız ufak bir hüzün damlası yok değil: Bu ufaklığın fiyatı 3000 Euro civarında.
Ufukta pek fazla yenilik yok
CES 2009'da 11 inçlik modelin dışında birçok OLED prototipi
gösterildi ama seri üretime hazır ürün yok. Öyle gözüküyor ki,
Sony, Samsung ve diğerleri "yeni" televizyon dünyasına pek
inanmıyor. Sadece LG senenin ortasından itibaren seri üretime
geçecek olan 15 inçlik bir model tanıttı. Fiyatı ise belli
değil.
Sonuç
Bu gidişle Plazma ve LCD'lerin televizyon piyasasından silinmesi
mümkün değil. Hâlbuki daha yüksek beklentilerimiz vardı. Ama sene
çok uzun ve belki bir üretici IFA başlangıcı olan eylül ayında bizi
şaşırtır ve kullanılabilir büyüklükte bir OLED-TV sunar. Tabi o
zamanda fiyatı görmemek için gözlerimizi kısmak zorunda
kalabiliriz.