Bundan 25 yıl önce, İsviçre Alplerinde yer alan bir araştırma laboratuvarında İngiltere doğumlu bir bilim insanı akademisyenlerin dünyanın dört bir yanında bilgiyi çok daha kolay bir biçimde birbirleriyle paylaşabilmeleri için yeni bir yöntem buldu. Tim Berners-Lee adlı bu bilim insanı 12 Mart 1989'da bulduğu bu fikrin aslında bütün dünyayı etkileyecek devrimsel bir yenilik olduğunu muhtemelen o gün tahmin etmiyordu.
Akademik amaçlarla başlayan bu konsept çok geçmeden küresel çapta internetin yani World Wide Web'e doğmasına giden yolu açtı. Bugün 200 milyonun üzerinde web sitesi ve bir trilyonu aşkın URL ile internet artık gündelik hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Dünyanın neredeyse yarısına tekabül eden 3.4 milyar kişi halihazırda web'den yararlanıyor. İngiltere'de ise nüfusun yüzde 92'si interneti kullanıyor. Bu oran ABD'de yüzde 88.5 ve Avustralya'da yüzde 85 olarak görülüyor.
Peki bu hikaye tam olarak nasıl başladı ve bütün bu web teknolojisi, yani WWW nasıl gelişti? Bu yazıda web'in günümüzdeki halini nasıl aldığı ve bütün bir toplumu ve kültürü nasıl etkilediğini ele alıyoruz.
Her şey nasıl başladı?
Web, bugün bildiğimiz anlamıyla bundan yaklaşık 20 yıl önce şekillenmiş olsa da, internetin başlangıcı daha da öncesine dayanıyor. Bu teknolojinin ilk adımlarını anlamak istiyorsak bundan neredeyse 40 yıl önce ortaya çıkan ve kısaca ARPANET olarak adlandırılan Advanced Research Projects Agency Network'e bakmalıyız. ARPANET, bugün bildiğimiz anlamda internetin başlangıç noktası olarak kabul ediliyor.
İlhamını ARPANET'ten alan bazı teknolojiler bugün hala kullanımda. Zira ARPANET dünyanın ilk paket anahtarlama ağıydı ve aralarında e-posta, FTP ve Usenet gibi teknolojilerin olduğu birçok özellik de daha o zamanlar ARPANET sayesinde kullanımdaydı. Bu sistemlerin ve onların günümüzdeki karşılıklarının arasındaki en büyük fark aslında sadece kullanıcı arayüzleri; zira altta yatan teknoloji temelde aynı.
İnternet kontrolden çıkıyor
Web'in beraberinde getirdiği ya da bizim alışkanlıklarımızda yarattığı değişiklikler ise çok daha çarpıcı. İnternetin henüz gelişmiş bir web'le tanışmadığı dönemlerde yalnızca e-posta, haber grupları ya da çevrimiçi kütüphane katalogları üzerinden bir bilgi alışverişi sağlanıyordu.
İnternet henüz sınırlı sayıda kişilerden oluşan küçük bir grup tarafından kullanılırken bu sistem sorunsuz bir biçimde işledi fakat 80'lerin sonlarına doğru işler çığrından çıkmaya başladı. Gopher, WAIS, Archie ve Veronica gibi ABD'li bazı girişimler internetteki bilgi yönetimini basitleştirmek için çaba harcadılar, fakat nihayet bu durum artık onların da kontrolünden çıkmıştı.
İşte tam bu noktada; CERN'de çalışan, Oxford mezunu bilgisayar bilimcisi Berners-Lee sahneye çıktı. Çevrimiçi bilgi akışının yönetimi için yeni bir sistem ortaya koyan Berners-Lee'nin buluşu sayesinde hipermetin dokümanları birbirine bağlanabiliyordu. Bir dokümanın içerisindeki 'hot spot'a ya da bağlantıya tıklandığında, kullanıcı otomatik olarak bu bağlantıda referans verilen dokümana yönlendiriliyordu. Berners-Lee ayrıca bu dokümanların herhangi bir merkezi kontrol ya da koordinasyon olmadan birbirlerine bağlanabileceğini öne sürmüştü.
Bu yaklaşım kabul gördü ve bir yıl aradan sonra Berners-Lee tarihin ilk web tarayıcısını geliştirdi ve ona WorldWideWeb (arada boşluk olmadan) adını verdi. Onu bir NeXT küp bilgisayarda çalıştırdı. Arayüzdeki belirgin farklara rağmen bu tarayıcı bugün bile web kullanıcılarına tanıdık gelen çok şey barındırıyor.
Daha sonra bu tarayıcının adı; bugün World Wide Web olarak bilinen soyut uzayla farklı bir isme sahip olması için Nexus olarak değiştirildi.
Kapılar açılıyor
Web'in bu ilk adımları başlı başına büyük bir yenilik olarak düşünülse de, bu konuda alınan bazı politik ve ticari kararlar olmasaydı; web, bugün bildiğimiz anlamda bütün dünyayı etkisi altına alan bir teknoloji haline gelmeyebilirdi.
Mart 1993'te ABD'nin Ulusal Bilim Vakfı tarafından alınan bir kararla web'in artık sadece akademik kuruluşlarla sınırlı olmaması gerektiği görüşü kabul edildi. Bu karardan yaklaşık bir ay sonra CERN, kendi web teknolojisini ücretsiz olarak herkesin kullanımına açtı. Bu hamleyle birlikte dünya artık başka bir yer olmaya doğru dönüşmeye başlamıştı.
Web 5 yaşında
Web; artık herkesin kullanımına açıldığı tarihten beş yıl kadar sonra kamuoyunun büyük ölçüde dikkatini çekse de bu aşamada yalnızca bilgisayar meraklılarının dahil olduğu bir teknolojiydi. O tarihlerde web'in sokaktaki adama ulaşabilmesini sağlayan araçlardan birisi de Spry tarafından 1994'te kullanıma sunulan Internet in a Box'tu.
Bu araçta yer alan Mosaic web tarayıcısı, 90'ların ortalarında web'in ilk defa popülerleşmesini sağladı. Daha sonra Netscape Navigator'a evrilen bu yazılımın mirasçıları ise aslında günümüzün popüler tarayıcısıyla Mozilla Firefox aracılığıyla halen aktif durumda.
Mosaic ilk olarak Unix işletim sistemi için yazılmış olsa da daha sonra Macintosh ve PC için de diğer versiyonlar piyasaya sürüldü. Mosaic ayrıca, görselleri ayrı bir pencerede göstermek yerine metinle aynı pencerede gösterebilen ilk tarayıcıydı.
1993'ün ortalarında dünya çapında yaklaşık 130 web sitesi vardı. Aradan çok geçmeden, 1994'ün sonu itibariyle bu sayı 12 bine kadar çıktı. Fakat bu web sitelerinin yalnızca yüzde 18'i ".com" uzantılıydı. Zira web'in ticarileştirilmesi daha yeni başlamıştı.
Web 10 yaşında
İnternet teknolojisi giderek yaygınlaştıkça, yazılımlar arasında da bir rekabet doğmaya başladı. Bu rekabetin en tarihi anlarından birisi de elbette Microsoft'un, Netscape Navigator'un karşısına Internet Explorer'ı sürmesiydi. Beş yıl gibi bir süre içerisinde Internet Explorer için beş versiyon ve Netscape Navigator için de dört versiyon kullanıma sunulacaktı. Microsoft'un onu Windows işletim sistemine tamamen entegre etmesinin ardından IE bu rekabette nihayet galip gelen taraf oldu.
Yaşanan rekabet elbette hızlı bir gelişimi de beraberinde getirdi. Web tarayıcılarında artık ses ve video temelli multimedya içerikleri gösterilebiliyordu. JavaScript, ActiveX kontrolleri ve basamaklı stil şablonları için de bir destek sunulmaya başlamıştı. Bu web sayfalarının artık animasyonlar da içerebileceği ve kullanıcıların çevrimiçi formlar doldurabileceği ve oyun gibi bazı uygulamaları çalıştırabilecekleri anlamına geliyordu.
Web'in 10. yılı itibariyle ticari potansiyelleri keşfedildikçe arama motorları da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı. Northern Light ve AltaVista o dönemde 150 milyon sayfayı bir araya getiriyordu. Google bu rekabete biraz sonradan dahil olsa da arayı hızla kapatacaktı. Web, artık dev bir endüstriye dönüşmeye başlamıştı, Amazon, eBay, Expedia, Google ve Yahoo gibi yeni firmalar bu devrimi iyi okuyup endüstrinin öncüleri arasına girdiler.
Web 15 yaşında
Web, 15. yılına girdiğinde artık çok sayıda insan çevrimiçi ortamda alışveriş yapmayı alışkanlık haline getirmişti bile. O yıl, Amazon uluslarası satışlarda bir önceki yıla göre yüzde 33'lük bir artışla, kar elde ettiği ilk yılını yaşadı. Amazon, en büyük rakibi eBay'le birlikte yaklaşık 10 milyar dolar değerinde ticari eşya alım-satımına imza atmıştı.
İkinci bir büyük hareketlilik ise çevrimiçi ortamdaki sosyal etkileşimler tarafındaydı. O tarihlerde MySpace ve Facebook gibi platformlar henüz yolun başındaydı, ama bu ikisinin öncülleri sosyal medyanın web için ne kadar büyük potansiyeller taşıdığının ilk işaretlerini çoktan vermişti. Blog konsepti doğduğunda da, kullanıcılar artık web içeriklerini sadece tüketmek yerine onları üretmeye de başladı.
Anlık mesajlaşma ve sohbet odaları da giderek yaygınlaşan diğer yenilikler arasında yer aldı.
Web 20 yaşında
Web'in 20. yılında, son yirmi yılda ortaya çıkışlarına tanık olduğumuz bütün teknoloji ve trendler halen oldukça güçlü kalmaya devam etti. Arama motorları, daha yeni çevrimiçi alışveriş sitelerinin yanında büyümeye devam etti. Peki bu tarih için web'in artık olgunlaştığı ve değişimin yavaşladığı bir dönem nitelemesi yapabilir miyiz? Hiç de değil.
Web, 20 yaşına gelene kadar onun geçirdiği değişimler daha çok ticari ve sosyal etmenlere dayanıyordu. Fakat bu yıl dönümüne gelmeden önceki son beş yılda teknolojide yaşanan gelişmeler web üzerinde büyük etkiler yapmaya başladı. Hızlı internet erişimi giderek yaygınlaştı ve geniş bant bağlantılar da artık çok sayıda kullanıcı tarafından kullanılmaya başladı.
Bu gelişmiş altyapılar kullanıcılar için daha çok sayıda multimedya içeriği anlamına geliyordu. Zira YouTube gibi bir servis dial-up bağlantıda neredeyse hiç kullanışlı olmazdı. Bugün ise siteye her dakikada 15 saatlik video ekleniyor. YouTube üzerinden sadece ABD'de 100 milyondan fazla kullanıcı her ay altı milyarı aşkın video izliyor.
Yeni teknolojilerin önünü açtığı bir diğer başarı hikayesi ise elbette Apple'ın iTunes mağazasına ait. Multimedya içeriklerin yanında, bu gelişmiş altyapılara dayanan Google Earth gibi araçlar da kullanıcıların bilgi açlığını doyurmaya devam ettiler.
Gelişen teknoloji aynı zamanda mobil interneti de şekillendirdi. Wi-Fi ve yeni mobil cihazlarla birlikte web'i kullanma biçimimiz çok daha büyük değişimler yaşadı.
25 yaş ve sonrası
Web'in kullanıcı sayısı son yedi yılda neredeyse ikiye katlandı, fakat web teknolojisinde hiçbir yorulma izine rastlanmış değil. 27 yılı geride bırakan web, 2009'daki web'den açıkça çok daha farklı. Web'in geleceğiyle ilgili TechRadar'a konuşan AOL Europe yetkilisi Rohit Agarwal, gelecek vizyonunu üç temel unsur etrafında şekillendiriyor: web erişiminin karşısında web deneyimi, sesli komutlarla çalışan web ve bulut bilişim.
Dünya her yerde ve sürekli çevrimiçi oldukça asıl mesele kullanıcının deneyimlediği şeyler olacak diyor Agarwal ve şöyle devam ediyor: "Web'e ve istediğiniz bilgiye olan erişim çok çeşitli cihazlar üzerinden herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda mümkün olacak."
Agarwal'e göre akıllı telefonlar gibi mobil cihazların yanında akıllı TV'ler de artık internet ve web deneyiminin oldukça etkin bir parçası olacaklar. Ayrıca sesli komutlarla yaşanan bir web deneyimi de bilgisayarların ses yoluyla kontrol edilebilmelerini sağlayacak.
Diğer yandan bulut bilişimin potansiyeli giderek daha da açığa çıktıkça ve çevrimiçi yaşamlarımızla senkronize oldukça kişisel medya varlıklarımıza erişmek, nerede olursak olalım mümkün hale gelecek.
Ayrıca Nesnelerin İnterneti'nin de; tıpkı bundan yaklaşık 10 yıl önce bir telefonda müzik dinleyebileceğimize ya da onunla e-postalarımızı kontrol edebileceğimize nasıl inanamıyorsak, aynı şekilde bize şu an inanılmaz gelen birçok yeniliği de beraberinde getireceği ortada.